18 Şubat 2011 Cuma

KENTLEŞME Kent ve Kentleşme Kavramları

I. BÖLÜM

KENTLEŞME

I.KENT VE KENTLEŞMENİN İÇERİĞİ

A. Kent ve Kentleşme Kavramları

            Kentleşme dar anlamda, kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artmasını anlatır. Farlı bir deyişme nüfusun kaynağından haraket ederek büyük bir kent merkezine yerleşmesi şeklinde tanımlayabiliriz. Kentleşme, her şeyden önce bir yer değişikliği anlamı taşımaktadır. Ancak nüfusun kaynaklandığı yerleşim yerlerinin göç edilen merkezden çok farklı özelliklere sahip olmasından dolayı kentleşme aynı zamanda bir çevre değişikliği niteliği de taşır. Bunun temel nedeni göç eden nüfusun kökenini oluşturan, başta kırsal çevre olmak üzere geleneksel çevre ile kent arasında köklü yapı farklılığıdır.

            Kentleşmeye eşlik eden çevre değişikliği, sadece köy kökenliler için değil, yerel kente ve kasabalardan gelenler içinde söz konusudur. Köyler ve kırsal kasabalar kadar olmasa bile bu yerel kent yerleşmelerinin de yapısal özellikleri ile nüfusun yöneldiği kentten önemli ayrımlar gösterdiği görülmektedir. Bu nedenle kentleşmeyi, temelini farklı çevrelerde bulunan bir “toplumsal değişme olayı olarak kabul etmem mümkündür”.
Kent, sürekli toplumsal gelişme içinde bulunan ve toplumun yerleşme, barınma, gidiş-geliş, çalışma, dinlenme, eğlenme gibi gereksinimlerinin karşılandığı, pek az kimsenin tarımla uğraştığı, köylere bakarak nüfus yönünden daha yoğun olan ve küçük komşuluk birimlerinden oluşan yerleşme yerlerine denir.
Nüfusu 10.000’in üzerindeki yerleşme yerleri kent sayılmakla birlikte, kentli nüfusun bu rakamı çoktan aşmış olduğunu söylemek gerekir.
Kentleşme ise, dar anlamda kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artması anlatır. Kentleşmenin ekonomik, toplumsal ve siyasal boyutları da hesaba katılırsa; “Sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye paralel olarak kent sayısının artması ve kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, artan oranda örgütleşmeye, uzmanlaşmaya ve insanlar arası ilişkilerde kentlere özgü değişikliklere yol açan nüfus birikim sürecidir”[1]
şeklinde tarif edilebilir.
Kentleşme, son iki yüzyılın en önemli olgularından biridir. Teknolojik gelişmeler, üretim biçimi ve ilişkilerdeki değişmeler, büyük miktarda nüfusun tüm ülkelerde “topraktan kopması” olayım ortaya çıkarmıştır. Böylece doğan nüfus hareketleri, kentleşme olgusunu yaratmıştır. Kentlerin nüfusu ve sayısı giderek artmıştır[2].
Etimolojik olarak “kent”, “citta”, cite” ve “ciudad” (Latince köklü “civitas”) sözcüğü iki temel kavramı içerir: yapısal, arkeolojik, topoğrafik ve kent planlama açısından insan topluluklarının buluştuğu mekan; ve Treccani İtalien Ansiklopedisine göre ise, “toplum hayatının temel çekirdeği ve karakterini oluşturan tarihi ve yasal bir oluşumdur[3].
Yunanca “polis” kelimesi de: İdari olarak, yapılar ve diğer alanların bütününden oluşan bir ortaçağ kenti; siyasi olarak ise belirli ortak amaçlar için, politik bilinçli bir araya gelmiş insan toplulukları olarak, iki anlamı içerir.
Kentleşme, dar anlamda, kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artmasıdır. Kentsel nüfus, doğumlarla ölümler arasındaki farkın birinciler lehine olması sonucunda ve aynı zamanda köylerden ve kasabalardan gelenlerle, yani göçlerle artar. Gelişmekte olan ülkelerin kentlerin de, doğurganlık eğilimleri azaldığından, kentleşme daha çok köylerden kentlere olan nüfus akımlarıyla beslenir. Kentleşmenin dar anlamdaki tanımı demografik nitelik taşır[4].
Kentleşmenin ekonomik, toplumsal ve siyasal boyutlarını da hesaba katan, geniş anlamda tanımı belki şudur; sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye koşul olarak kent sayısının artması ve bu günkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında, artan oranda örgütleşme, iş bölümü ve uzlaşma yaratan, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikimi sürecidir[5].
Kentleşme ve kentlileşme, Batılı normlar açısından bakıldığında “gelişmenin”, “çağdaşlaşmanın”, “demokrasinin”, “katılımcılığın”, hatta “yaratıcılığın” ölçütüyken, Türkiye’de kentleşme ve kentlileşme çoğu zaman nüfus birikimi şeklinde sürmüş, kente özgü değer ve davranışlar, farklı kentlerde ve kentlerin farklı mekanlarında beklenen yada istenilen biçimde gelişmemiştir[6].

B. Tarihsel Gelişim

Toplumbilimciler kentlerin gelişimini genellikle iki ana bölümde incelerler. Tarım toplumunda kent ve sanayi toplumunda kent. Böyle bir ayrımı yapılmasının başlıca sebebi, kentleşmenin sanayileşmeyle daha belirgin hale gelmesi ve hız kazanmış olmasıdır.

1.Tarım Toplumunda Kent

Tarihçilerle toplumbilimciler, kentlerin ortaya çıkışlarıyla birlikte uygarlıkların doğduğunu kabul ederler. Kaynakları hakkında tartışmalar olsa da kentler, en az beş bin yıldır toplumsal hayatın bir parçasıdır. 
İlk çağlarda kentler oldukça küçüktü. M.Ö. 6. Yüzyılda Babil’in 350 bin, iki yüzyıl sonra Syrancuse’ün 400 bin nüfuslu olduğu düşünülmektedir. Antik çağın en büyük kenti olan Roma’nın nüfusu ise bir buçuk milyondu.
“Şehirleşmenin, sanayileşmeyle belirgin hale geldiği ve hız kazandığı şüphesizdir. Sadece şehirleşme sebepleri arsında sayılan üretim, ulaşım ve tarım tekniklerindeki değişikleri düşünmemiz bile bu fikri doğrular.”[7]
“Ortaçağda İslam ve Hıristiyan kültürünün etkisinde kalan toplumlardaki şehirleşme şekli incelendiği zaman,şehirlerin ibadet yerleri çevresinde ve genellikle dışa doğru genişleyen bir gelişme gösterdikleri görülür. Bu çağın şehirleşme özelliklerinden biri olan, şehir etrafını çevreleyen “surlar”, ilerleyen savaş teknikleri karşısında eski önemini kaybetmiştir.”[8]
Bu dönemde kentler hep dinsel ve yönetsel kentler olmuş, ekonomik işlevleri ikinci planda kalmıştır. Weber’in deyimiyle birer “tüketim kenti” olmuşlardır. Bu kentlerin iç yapılarında seçkinler ve varlıklı sınıflar özekte ve ya özeğe yakın yerlerde yaşarlar. Yoksul sınıflar ise, kent sınırına yakın yerlerde yaşarlar. Sanayi öncesi kentlerde; yönetim, din ve eğitim kurumlarıyla üretim güçleri üst sınıfların egemenliği altındadır. Ayrıca teknolojileri ve ekonomik örgütleri ilkeldir. Tarıma dayalı bir ekonomi söz konusudur.
“Sonuç olarak diyebiliriz ki; sanayileşme öncesi şehirleşme, büyük ölçüde tarımın ilerlemesi ve elde edilen üründe artış olmasının da etkisinde kaldığı gibi, değişik kültürlerin izlerini de taşımaktadır.”[9]

2.Sanayi Toplumunda Kent

Kentsel yaşamın yaygınlık kazanması ve kent kavramının gelişmesi, ilerlemesi, ekonomik olarak büyümesi ve tam anlamıyla organize edilmiş bir sosyal yaşantı haddine gelmesi son yüz elli yılda gerçekleşen sanayileşme sürecinin bir ürünüdür. Kısacası Sanayi Devrimi, ikinci bir devrime neden olmuştur. Bu, kentsel devrimdir.
Sanayi kentleri ile, sanayi öncesi tarım kentleri arasında iki fark vardır. Birincisi; sosyal büyüklük ve yoğunluk farkı, ikincisi ise, kent ve toplum arasında kurulan ilişkiler bakımından farklılıklar. Sanayi devrimine kadar tarihte hiçbir zaman kent nüfusu, toplam nüfusun %10’unu aşmamıştır. Öyle ki Dünya Kaynaklar kurumuna göre; 18. Yüzyılın ortalarında dünya nüfusunun sadece %3’ü kentlerde yaşıyordu.
“Endüstri devrimi, kentleşme sürecinde gelişmeyi etkileyen önemli bir aşamadır. Özellikle İngiltere’de endüstri alanında yeni buluşların yanı sıra tarım alanındaki ilerlemeler ve mülkiyetle ilgili yeni gelişmeler, köylülerin endüstri bölgelerine göç etmelerine neden olmuştur. İngiltere’de başlayan endüstrileşme hareketleri kısa zaman aralıklarıyla Almanya, Fransa, İsviçre ve Belçika gibi diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Bu ülkelerde de kırdan gelen insanlar, kentlerin etrafında sefil bir şekilde ve aklına alamayacağı sağlık şartları içinde yerleşmeye başlamışlardır. Bu şekilde kentleşme “pislik” ve “çirkinlik” kavramlarına bir anlam kazandırmıştır.[10]
Sanayi kenti bu anlamdaki kent sözcüğünün ilk örneklerindendir. Bununla birlikte, “iş yaratma imkanlarına ve gelişme potansiyeline sahip bu kentler, zamanla nüfus ve işyeri yoğunluğu belirli bir limitin üzerinde bulunur, bu nedenle de yaşama ve konut koşulları zorlanan, hatta sosyal dokusu bozulan yerleşim alanları haline gelmişlerdir. Öte yandan bu gelişme, devletin fonksiyonlarını da etkileyerek “Sosyal Devlet” kavramının da gelişmesine yol açmıştır.[11] Bu kavram içinde Sosyal Devletin kentlere ilişkin fonksiyonları giderek önem kazanmıştır. Sanayi devrimi kentten fiziksel yapısını da etkilemiş; kentin dışında veya uzağında yeni yerleşim alanları oluşmuştur.
Sanayi kentleri, yönetsel ve dinsel özeğin değil, ticaret ve sanayi özeğinin çevresinde gelişir. Hem toplumsal yaşamın örgütlenmesinde, hem de toprağın kullanılmasında uzmanlaşma ve işbölümü açıkça görülür. Oturma ve çalışma alanları birbirinden belli çizgilerle ayrılır. Toplumsal alışkanlık, sanayi öncesi kentlerinden daha yüksektir.

3. Sanayi Öncesi Kentleşme

İnsanlık tarihinin gelişimi içinde bir yerleşme biçimi olarak kentlerini tarihinin antik çağa kadar uzandığı bilinmektedir. Antik çağda kentler, fiziki yerleşmelerinde etkili olan beslenme, toprağın verimliliği ve ulaşım gibi etmenler nedeniyle deniz akarsu ve göl kenarlarında kurulmuştur.[12]
Kentlerin doğuşunu ve gelişimini inceleyen Mumford tarihinin ilk kentlerinin M.Ö. 4000’li yıllarda Mezopotamya’da oluştuğunu söyler.[13] Şehir hayatının temel şartlarının “ekolojik bir temel”, “gelişmiş bir teknoloji” ve “kompleks bir organizasyon” olduğunu belirten Sjoberg’de Mumford’un tespitine katılırken, Mezopotamya’yı Mısır ve İndüs kentlerinin takip ettiğini, ardından Çin’de Meso — Amerika da kentlerin kurulduğunu belirtir.[14]
M.Ö. 5000 ile 3000 yılları arasında Mezopotamya’da ki ilk şehirleşmeyi, tekerlekli taşıma araçları, karasaban, nehir kayıkları sulama kanalları ve metalleri işleme sanatlarının gelişmesi toplumdaki ekonomik, sosyal ve fiziki değişiklikeri meydana getirerek durdurmuştur. Özellikle tarım üretimindeki artış, taşımacılık ve . gelişmeyle birlikte bu ürünlerin değişik bölgelerde depolanması, ..a ve değişimi için yeni teşkilatlar kurulması gerekmiştir. Diğer taraftan ıiı1erde yapılan zanaat ve hizmetlerde uzmanlaşmanın başladığını görürüz.
Bu arada Doğu Avrupa’da şehirleşme M.Ö 3000 ile 2000 yılları arasında kendisini hissettirmiş ve yeni zanaat çeşitleri yanında Doğu Akdeniz bölgesinde h de gelişmeler kaydedilmiştir. Deniz taşımacılığında kullanılan araçların geliştirilmesi ve ticaretin parayla yapılması kuzey-batı Avrupa’da şehirleşme hareketini geliştirmiştir. Ortaçağ Avrupa’sın da çok yavaş bir tempoda yürüyen şehirleşmenin karakteristiğini şehirlerin sayı olarak artması meydana getirir. Şehirleşme olayının ortaya çıktığı yerler daha çok haberleşme, ticaret, kültür ve idare merkezi olan şehirlerdir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki: sanayileşme öncesi şehirleşme, büyük ölçüde tarımın ilerlemesi ve elde edilen üründe artış olmasının da etkisinde kalmıştır.[15]

4. Sanayi Sonrası Kentleşme

Tarım teknolojisinin gelişmesi insan üzerinde nasıl bir etki yapıp ilk yerleşim bölgelerinin kurulmasını ortaya çıkardıysa endüstri devriminin de insan üzerinde birçok etkisi olmuştur. Endüstrileşme süreci hem kentlerin yapısında hem de insan sistemi ve yaşamı üzerinde çok hızlı değişmeler yaratmıştır.
On sekizinci asrın ortalarında başlayan endüstrileşme süreci en başta hayvan gücünden elde edilen enerji kullanımını getirmiştir. Endüstrileşme süreciyle ortaya çıkan bilimsel teknolojinin kullanımı endüstriyel kent patlamasını yaratmış, kent sayısında önemli artışlar sağlanırken, kentlerin toplumsal ve ekolojik yapılan da hızla bir değişmeye uğramıştır. Gelişen . kentler insanlara birçok hizmeti sunmaya başlamış, bunları, sadece endüstrinin, fabrikaların bulunduğu yerler değil, aynı zamanda birer bankacılık, finansman ve yönetim merkezleri durumuna gelmişlerdir.[16]
Ekonomik ve toplumsal alanda köklü değişiklikler meydana getiren sanayileşme, kırsal nüfusu, hızla gelişen kent merkezlerine çekerek, kentlerin bir yandan olanca büyümesine, öte yandan da kent merkezlerinin daha fazla insanı barındıracak bir biçimde değişikliğe uğramasına neden olmuştur. Böylece sanayi devrimi ile birlikte iş bölümü ve uzlaşmanın yaygınlaştığı ve toplumsal örgütlenmenin kurulduğu kentler, sanayiinin getirmiş olduğu iş olanakları sayesinde birer çekim merkezi haline gelmişlerdir.[17]

 

 

 

 

 

 

 

 


 

II. BÖLÜM

GELİŞMİŞ VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE KENTLEŞME

“Kentleşme” ve “Kent” kavramlarında ki gelişmeler, her ülkenin kendi sosyal ve ekonomik şartları içinde, birbirinden farklı olarak gerçekleşmektedir. Sanayileşme sonrası şehirleşmenin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ayrımı yapılmak suretiyle incelenmesinde fayda vardır.

A.Gelişmiş Ülkelerde Kentleşme

Kurumsal olarak kentleşme; sanayileşmekte, kalkınmakta olan toplumlarda hız kazanır. Bunun içindir ki kentleşme hemen hemen ülkede tarımsal nüfusun azalmasını, buna karşılık tarım dışı alanlardaki nüfus oranının artmasını gerekli kılmıştır. 18. yy sonunda ve 19. yy başlarında belli başlı gelişmiş ülkelerde şehirlerde yaşama oranı İngiltere’de 1890’da %49 iken, 1900 senesinde Almanya’da %56.1, Fransa’da %41, İspanya’da %33.2, İsveç’de %21.5’dir. yine 1900 senesinde Amerika Birleşik Devletleri’ndeki oran %39.7’dir.
Böylece “şehirleşmenin ekonomik gelişmeye paralel olarak yürüdüğünü söyleyebiliriz. Çünkü şehirleşme hiçbir zaman sanayileşme öncesi aşamada, sanayileşme sonrası aşamadaki hıza ulaşamadığı gibi, meydana getirdiği topluluğun yüksek şehirselleşme düzeyine de varamamıştır.”[18] Diğer taraftan zamanımızdaki sanayileşmemiş toplumlarda dahi şehirleşmenin, sanayileşmiş toplumlardaki hız ve özellikleri taşıdığını söylememiz mümkün değildir. Bunun için şehirleşme, ekonomik kalkınmanın belli başlı sebeplerinden birisi olan sanayileşmenin temel unsuru olarak kabul edilebilir.
Unutulmaması gereken nokta “gelişmiş ülke” ile “gelişmekte olan ülke” ayrımına giren ülke sayılarının zaman süreci içerisinde gelişmiş ülkeler grubu lehine değişiklik göstermesidir. Yine şehirleşme ile ekonomik gelişme arasında ilgi kurulurken bazı tipik örnekler bulunabilir. Herhangi bir ülke “gelişmekte olan ülke” olmasına rağmen şehirleşme oranı çok yüksek ülkelere de rastlanılabilir. Sanayileşmesini büyük ölçüde tamamlamış ülkeler ise, şehirleşmişlik oranı çok yüksek boyutlara ulaştığından 1970’lerden itibaren şehirleşme oranı azalmaya başlamıştır.

B.Gelişmekte Olan Ülkelerde Kentleşme

Gelişmekte olan ülkelerde ki kentleşme özelliklerinden başında bu ülkelerdeki nüfus artış oranı ve gerçek şehirleşme ölçüsünün insanlık tarihinde rastlanmayacak düzeye ulaşması gelir. Nüfus artışı hem şehirlerde, hem de şehir dışı yerleşme alanlarında sağlık konusundaki gelişmeler sonucu hız kazanmıştır. Sağlık alanındaki ilerlemeler salgın hastalıklar sebebiyle ve küçük yaşlarda ki ölümlerde azalmalar meydana getirirken, ölüm yaş ortalamasını da yükseltmiştir.
Gelişmiş ülkelerdeki şehir büyümesi, genellikle elverişli tabiat şartlarına uygun olarak kurulan sanayi bölgelerinin çevresinde gerçekleşmiştir. Oysa ki gelişmekte olan ülkeler bu imkandan yoksundur. Bu ülkeler için söylenecek bir başka özellik şehirleşmenin sanayileşmeden daha hızlı bir tempoyla ilerlemesidir. Gelişmekte olan ülkelerin şehirleri, üretim sanayinin desteğinden yoksun olarak çok büyük hizmet ekonomisi geliştirmek durumunda kalmışlardır. “Bununla birlikte, bu ülkelerden çoğunun kentlerinde, çağdaş izleyim kuruluşları çevresinde oluşan bir kesim ile, daha çok tarımsal uğraşların oluşturduğu bir geleneksel kesimden oluşan ikili bir yapı gözlemlenebilir. Kimi toplumbilimcilerin, bu kentlere “asalak kent” adını vermeleri de kent ekonomisini ve kentin toplumsal yapısının kalkınmaya bir şeyler katmak şöyle dursun, kalkınmayı yavaşlatıcı rolleri olduğu varsayımındadırlar.
Bu ülkelerin kentlerini, “büyümüş köyler”, kentleşmesini de “kentlerin köyleşmesi” biçiminde algılayan yaklaşımları bu çerçeve içinde değerlendirmek gerekir.
Gelişmekte olan ülkelerdeki şehirleşme bu saydığımız özelliklere sahiptir. Gelişmiş ülkelerdeki kentleşme ile, gelişmekte olan ülkelerdeki kentleşme arasında bazı farklar vardır. Bu farklardan ilki demografik farklılıktır. Gelişmiş ülkelerde nüfus artışının ve köy kent doğurganlık ayrımlarının kentleşmede önemli bir rol oynamadığı varsayılır. Oysa gelişmekte olan ülkelerde kentsel doğal nüfus artışının, köylerdeki doğal nüfus artışına oranla daha yüksek olduğu bilinmektedir.[19]


. Kentleşmenin Nedenleri

1. Ekonomik Nedenler

Ekonomik nedenlerden bir kısmı, köylü nüfusu köyünden iten, tarım kesiminin içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan nedenlerdir. Bunlara itici etmenler (push), ya da olumsuz güç nedenleri adı verilebilir. Köylerden kentlere bir nüfus hareketinin başlaması, tarımda bir üretim fazlasının, artık ürünün elde edilmesine bağlıdır. Bu ise, tarımda, daha çok anamal kullanılmasını, daha üstün teknoloji ve girişim gücü ile üretimde bulunulmasını gerektirir.
Tarımda çağdaş üretim araçlarının kullanılması, makinenin tarıma girmesi, tarımsal üretim sürecinin her aşamasında ilkel yöntemlerin terk edilmesi; buna karşılık, üretimi etkileyen yeni girdilerin artan oranda kullanılması, tarımda çalışmasına gereksinim duyulan insan gücü miktarını azaltmaktadır. Kısacası, kapitalleşmiş tarım işletmeleri, tarımdaki iş gücünün azaltılması özendirici etkide bulunmaktadır.
Ekonomik nedenlerden bir diğer kısmı ise, köyünde beslenemeyen, gelecek için güvencesi bulunmayan nüfusu kent özelliklerine çeken nedenlerdir[20].
İş olanaklarını sağlayan sanayi ve hizmet kuruluşları genellikle kentlerde ya da onların çevresinde kurulmaktadır. Sanayi kuruluşlarının “kuruluş yerleri” ile ilgili ulusal bir politikanın bulunmadığı ülkelerde ve bu arada Türkiye’de, bu kuruluşlar kör amaçlarına en uygun yerlere, genellikle de görece gelişmiş bölgelerin kentlerine ya da onların yakın çevresine, yerleşmektedirler. Bu kuruluşlar nereye yerleşirlerse nüfus da oraya akmaktadır. Yani kentlere akmaktadır. Bu, en önemli çekici nedenlerden birisidir.
Yukarıda belirtilen nedenle yakından ilişkisi olan bir başka çekici neden de, kentlerde elde edilebilen gelirin göreli olarak köylerinkinden daha yüksek oluşudur[21].

2. Teknolojik Nedenler

Gerek sanayi devriminin getirdiği değişiklikler gerekse tarıma egemen olan koşullar, kentleşmenin hızlanmasını, teknolojik gelişmelerle birlikte sağlamıştır. Artan üretimin kentleşmede rol oynaması, ürünün kolay ve ucuz taşınmasını sağlayacak teknolojik araçların gelişmesine bağlıdır.
17. yüzyılın sonunda buhar makinesinin bulunmasına kadar ancak birkaç kentin nüfusu 100.000’i aşabilmiştir. Buhar gücü bir yandan türlü üretim etkinliklerinin bir yandan da yönetim hizmetlerinin ve dağıtım etkinliklerinin fabrikalar yakınında birikmesine yol açmıştır. Buhar gücünün nüfusu yoğunlaştırıcı (centripetal) etkisine koşul olarak, elektrik enerjisi de kentleşmeyi bir başka açıdan etkilemiş, köylerden kentlere akın eden nüfusu, kent özeğinden çevresine doğru dağıtıcı (Centrifugal) bir rol oynamıştır. Kara, deniz ve hava ulaşım araçlarında ki gelişmeler, yayalar çağının gereksinmelerine göre kurulmuş, kentleri işlevlerini yerine getiremez duruma getirmiştir.
Otomobil çağının başlamasıyla yöre kentleşme ve ana kentleşme olguları belirmiştir. Ayrıca hidroelektrik santrallerinin de, bulundukları bölgelerin kentleşmelerinde rol oynadıkları bilinmektedir[22].

3. Siyasal Nedenler

Çeşitli düzeylerde verilen siyasal kararlar, yönetimin yapısının özellikleri, hukuk kurumlarından bazıları ve uluslar arası ilişkiler de kentleşmeyi özendirici nitelik taşıyabilir. İngiltere’de 1946 yılında çıkarılan Yeni Kentler yasası ile, kentleşme Londra çevresinde kurulacak yeni kentlere yöneltilmek istenmiştir. Savaşlar ve siyasal anlaşmazlıklar da, kentleşmeye etki yaparlar. İkinci Dünya Savaşı içinde İngiltere’de 5-6 milyon nüfus, savaş ekonomisinin isteklerini karşılamak üzere köylerden büyük kentlere göç etmişlerdir. 1947 Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılmasını izleyen yıllarda Pakistanlı göçmenlerin çoğu, büyük Hint kentlerinde yerleşerek, Hindistan’ın kentleşme oranını yükseltmişlerdir.
Gezme, yerleşme ve ticaret özgürlüklerini kısıtlayan yasaların kaldırılması da, kentleşme üzerinde etki yapar. Bunun gibi, yönetimde özekçiliğin, kentleşme üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Paris, Berlin, Moskova, Buenos Aires devlet sisteminde ki güçlü özekten yönetim geleneğinin ürünüdür. Ayrıca, kimi kentlere, siyasal kararlarla başkent statüsü verilmesi de yalnız o kentlerin değil, bulundukları tüm bölgenin kentleşmesini hız1andırır.
Toprak iyeliğini yöneten hukuk kurallarının durumu ve bunlarda yer alan değişmeler de, kentleşme hareketini etkiler. Tarım topraklarının büyük bir kesiminin küçük işletmelerde kiracı olarak çalışan çiftçi ailelerce kullanıldığı ülkelerde, kentlere büyük nüfus akınları olur[23].

4. Sosyo Psikolojik Nedenler

Kentleşmenin sosyo-psikolojik nedenleri, köy ve kent arasında var olan yaşam biçimi ve standart farklılıkları sonucu kentleri çekici kılan nedenlerdir. Köy yaşantısında eğlence, eğitim, tiyatro, vb. toplumsal ve kültürel olanakların kısıtlı oluşu köyden kente göçü itici bir neden olarak ortaya çıkarmaktadır[24].
Kentlerin özgür havası, daha geniş bir kümenin üyesi olma duygusu, kentli olmanın gururunu paylaşma, bu etmenlerin başlıcalarıdır. Kimi yerlerde ise, köyde4n kente göç etmeye, belirli bir aşağılık duygusunu ortadan kaldıran bir “yükseliş” gözü ile bakılır.[25]

D.Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Açıdan Kentleşme

1.Ekonomik Yapı, Kent ve Kentleşme

Şehirlerin ekonomik yapı özelikleri sırasıyla; ticaretle, ziraat ile ve sanayi ile ilgili faaliyetlerin merkezi olmaları durumuyla ilgilidir. “Ticaret şehirleri yani tecim kentleri, perakende ve toptan yapılan ticari faaliyetlerin merkezileştiği şehirlerdir. Genellikle ticari faaliyetlerin ulaşım etkili bir faktör olduğu için, şehirler açısından değişik taşıma araçlarıyla kolaylıkla gidilebilenler ticaret şehri olmaya uygundur.”[26] Özellikle denizlerin ticari faaliyetler bakımından önemi, farklı niteliklere sahip kara parçalarını birbirine bağlaması yanında hem yerleşme alanı, hem de ticaret alanı olarak kullanılabilecek sahalara sahip olmasındandır. Ayrıca bu şehirler, bu özellikleriyle, kendilerine gizli bir kazandırılmış “çekim özeği” durumundadırlar.
Ziraat şehirleri, genellikle çevrelerindeki daha küçük yerleşme alanlarında üretilen ve üreticilerin ihtiyaçlarından fazla olan mahsullerin getirilip, yarı mamul hale getirildiği tesisleri bünyesinde bulunduran şehirlerdir. Bu tür şehirlerde ziraat sektöründe çalışanlarla kendisini gösteren bir başka yakın şehir çeşidi de “Pazar Şehirleridir.”
“Sanayi şehirlerinin ortaya çıkışı insanlık tarihi içerisinde çok eskilere götürülebilir. Çünkü sanayi şehirlerinin kuruluşunda önemli bir yer tutan sanayi faaliyetleri çok eskilere dayanmaktadır. Nitekim günümüzün büyük ve modern sanayi şehirlerinin kuruluşu da sanayi ihtilalinden sonra hız kazanmıştır.”[27]
Kentleşme ile kalkınma arasında yüksek bir bağıntının olduğu muhakkaktır. Hızlı kalkınmanın gerektirdiği yatırımlar kentlerde yapıldığı, sanayi ve hizmet kesimlerinin aradığı gelişme ortamı kentlerde yaratıldığı için kalkınma yolunun kentlerden geçtiği söylenebilir. Kısacası kentleşme kalkınmanın yaratıcı ve hızlandırıcı bir etmenidir.
Son olarak ekonomik yapı ve kentleşme oranı ile kişi başına düşen gelir arasında ilişki arayan bilim adamları, bu değişkenler arasında yüksek bir bağıntının bulunduğunu görmüşlerdir. “Dünya Bankası uzmanlarının yaptıkları bir araştırmada da kişi başına düşen ulusal gelirin en yüksek olduğu ülkelerin, aynı zamanda kentli nüfus oranı en yüksek ülkeler olduğu görülmüştür.”[28]

2.Sosyo-Kültürel İlişkiler ve Kentleşme

“Sosyo-Kültürel açıdan bakıldığında şehir, sosyal hayatın meslekleri, iş bölümüne, farklı kültür gruplarına göre organize edildiği, kurumlaşmaların ağırlık kazandığı, karmaşık insan ilişkilerinin bütün bir günlük yaşayışı etkilediği yerleşme merkezi olarak tanımlanabilir.”[29]
Sosyolojik bir kavram olarak şehirleşme, dar çevreli bir topluluk hayatından, geniş çevreli bir toplum hayatına geçiş ve bu geçişin gerektirdiği sosyal ilişkileri ve yeni teşkilatlanmaları yapmak olarak tasvir edilebilir.
“Toplumsal anlamda sürdürülebilir kentleşmenin sağlanabilmesi için, sosyal ilişkilerde üç tür ilişkinin varlığı söz konusudur;
-                    Yatırımlar (objektif ya da subjektif) kazançlara denk gelmekte midir?
-                    Adil bir kaynak dağılımı var mıdır?
Güvenlik: Güvenlik; ekonomik, fiziksel ve sosyal faktörleri de kapsayan çok boyutlu bir muhtevaya sahip olmalıdır.
Yeterlilik: Toplumun, yönetme sürecine katılma ve yerel kurumlar üzerinde yeterli denetimde bulunabilmesi olarak ifade edilmektedir.[30]
Genellikle şehirlerde bulunan yüksek öğretim kurumları, edebiyat ve güzel sanat faaliyetleri, çeşitli kongre ve festival düzenleme imkanları, müzeler ve dini merkezler, buralara kültüler bir fonksiyon kazandırır. Yüksek öğrenim kurumları veya diğer bir deyimle üniversiteler, milli sınırları da aşarak diğer ülkelere kültürel fonksiyonlarını taşırlar.
“Şehirlerde güzel sanat ve edebiyatla ilgili faaliyetler sosyo-kültürel fonksiyonun kazanılmasında etkili olurlar. Yine şehirlerde bulunan müzeler ve düzenlenen festival ve kongreler sosyo-kültürel yapıyı olumlu yönde etkilerler. Şehirlerde yürütülen dini faaliyetler de bu yapıyı genişletici bir etkiye sahiptirler.[31]
Kentleşmenin etkilediği alanlardan bir diğeri de siyasal davranışlar ve siyasal katılmadır. Şehirlerde kitle iletişim araçlarının yaygın olarak kullanılması, okur yazarlık, tarım dışı uğraşlar gibi etmenlerin etkisiyle siyasal davranışların etkilendiği bazen de değiştirildiği görülmüştür. Kentlerde seçimlere katılma oranlarının genellikle yüksek olduğu gibi kentleşme hızının artmasıyla birlikte bu oran daha da artmaktadır.

III. BÖLÜM

TÜRKİYE’DE KENTLEŞME VE ÖZELLİKLERİ

1.TÜRKİYE’DE KENT VE KENTLEŞMENİN TARİHSEL GELİŞİMİ

A.Cumhuriyet Öncesi Dönemde Kent ve Kentleşme

1.Osmanlı Öncesi Dönemde Kent

Doğuda Kentsel gelişmeler incelendiğinde başlangıçta Batıdan daha geride olmadığı görülür. Eski Türk yurtlarında pek çok kent harabelerine rastlanmıştır. Kaldı ki Orhun Yazıtlarında da Türklerin düzeyini gösteren kayıtlara rastlanmıştır; Türk ülkelerinde birçok kentlerin bulunduğu anlaşılmıştır.
Anadolu ise yerleşme alanları hakkında bilgi sahibi olabildiğimiz bölgelerin başında gelir. Gerçekten de Anadolu’da bugünkü yerleşme alanları içerisinde ilk kuruluş tarihleri İsa’nın doğumundan 6800 yılına kadar giden şehir ve kasabalarımız bulunmaktadır. Çatalhöyük, Anadolu’da M.Ö. 6800 yıllarında 9000 kişinin yaşadığı bir yerleşme alanıydı.”[32] Türklerin batıya doğru göçleri ve özellikle Anadolu’yu Fethetmelerinden sonra buralarda ki yerleşme alanlarının gelişmesini de etkileri altına aldıkları bilinmektedir.
“Anadolu’daki şehirlerin özellikle küçük Türk şehirlerinin çeşitli faaliyetlerin “merkezi” olmak gibi bir fonksiyonları vardır. Bu fonksiyonlar sırasıyla ticari, idari, dini, kültürel ve sağlık hizmetleri şeklinde kendisini göstermiştir. Yine buradaki kamu hizmetlerinin görülmesi, oralarda ki, vakıflar vasıtasıyla olmaktaydı.”[33]
Anadolu’da özellikle XII. Yy’da hızlanan şehirleşme sonucunda ortaya çıkan şehirler farklı büyüklükte de olsalar, düzenli bir bütünün parçaları görünümünü arz ederlerdi. Büyük ve önemli şehirler, geniş sokaklar, kalabalık çarşılar, camii, mescit, medrese, tekke ve sarayları bulunan, hububat meyve, pamuk üretimi ve dokuma sanayi olan bayındır merkezlerdi.[34]
Selçuklular döneminde yeniden kurulan şehirler olduğu gibi (Beyşehir); eskiden kurulan şehirlerin imarı da yapılmıştır. (Aksaray ve Alanya) şehirlerin yeniden imarı sırasında öncelik saray ve medrese, cami ve hamam inşasına verilmiştir. Gerçektende Alaaddin Keykubat’ın Beyşehir’de Cuma Camisi ile hamamlar yaptırması bu önceliğe bir örnek sayılabilir.
Selçuklu sultanlarının özellikle yeni kurulan şehirlerin gelişmelerini sağlamak için “mecburi iskan” yanında buralarda oturanlara tanıdıkları “vergi muafiyeti” ve “vakıf tesislerini” belirtmekte fayda vardır. Tesis edilen vakıflar yoluyla, şehrin bütününü ilgilendiren hizmetleri verecek okul, kitaplık, cami, hastane, han, çeşme ve benzeri yerler yaptırılarak bu gelişme hızlandırılmıştır.
Son olarak, Türk kentlerini Avrupa kentlerinde olduğu gibi birer “çifte”  ve “komin” saymak mümkün değildir. Ancak bu kentlerde yaşayan halk, mesleki ve dini örgütlenme veya küçük yerleşme birimleri şeklinde yönetim ilişkilerine girme durumundaki bir topluluk karakteri göstermektedir.[35]

2.Osmanlı Döneminde Kent

Anadolu’da Osmanlı hakimiyetinin tam olarak tesisi ve siyasi birliğin sağlanması ile sosyal ve iktisadi yönden daha istikrarlı bir gelişme meydana geldi. Bu dönemde geleneksel ekonomik faaliyetler devam etmekle birlikte son derece sistemli bir toprak teşkilatı oluşturulması ziraate ağırlık kazandırdı. Şehirlerde ise ticaretin yanı sıra bazı sanayi kolları önem kazandı. Özellikle Ankara, Konya, Sivas, Tokat, Amasya, Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi eski büyük şehirler Osmanlılar döneminde de iktisadi önemini korudu.
Bu dönemde Anadolu şehirleri, zirai üretimin başlıca mübadele merkezlen olarak ayrı bir yere sahip olmuştur. Bunun yanı sıra sanayi kollarından dericilik, dokumacılıkla birlikte bütün Anadolu şehirlerinin temel üretim faaliyetlerinin başında gelmiştir. Ticari hayatın XVI. yy’da gelişmesiyle Anadolu şehirlerinde bunun gerektirdiği yeni mekan anlayışı ortaya çıkmış, bedestenlerin etrafı dolmaya ve şehirler gelişmeye başlamıştır. Özellikle yeni inşa edilen cami, medrese, imaret vb. eserler şehirlerin gelişmesinde bir başka önemli sebep olmuştur.[36]
“Anadolu’daki yerleşme yerleri XVI-XIX. Yy’da başlıca dört kademe halinde sınıflandırılabilmektedir. İlk kademeyi başşehir olan İstanbul teşkil ediyordu ve nüfusu yarım milyonu aşan tek merkezdi. İkinci kademeyi beylerbeylik ve sancak merkezleri, üçüncü kademede sancak içinde “nefs” olarak nitelendirilen şehir ve kasabalar, dördüncü kademede ise bir iskan merkezlerleri, özellikle savunmasız ovalara varmış yeni köylerin teşekkülüne sebep olmuştur.”
XIX. yy da Anadolu’daki şehirlerin mekansal yapısındaki gelişme daha çok demiryolu, yeni ticaret merkezlerinin kurulması, idari merkez olma, askeri kışla gibi yeni çekim noktalan sebebiyle ortaya çıkmıştır. Bunun da ötesinde, Türk şehri artık batılılaşma sürecine girdiğinden çok büyük değişiklikler göstermeye başlamıştır. [37]
“Bu çağda Avrupa, sanayi ağırlıklı gelişmesini devam ettirirken, Kanuni zamanında verilen imtiyazlar gittikçe artarak kapitülasyonlar haline gelmiş ve filizlenmekte olan Türk Sanayinin zamanlar yıkılmasına sebep olmuştur. Her türlü himayeden mahrum olan Türk Sanayi ve deri işleri üzerinde, küçük sanayi sayılabilecek bir gelişme ortaya çıkmıştır. Ayrıca iktisadi buhranların yanı sıra isyanlar, eşkıya hareketleri, ülkede huzursuzluğa neden  olmuş, bu da toprağa yerleşmiş köylülerin kısmen göçebeliğe dönmesine yol açmıştır.[38]
Sonuçta, yönetim sisteminin bozulmasına bağlı olarak vakıflar, eğitim sistemi, imaretler bozulmuş, kentler eski bayındır hallerinden uzaklaşmışlardır.

B.Cumhuriyet Döneminde Kent ve Kentleşme

1.Planlı Dönem Öncesi Kentleşme 1920-1960

Türkiye sanayi devrimini en az yüzyıl geriden izlemektedir. Kalkınma alanında ilk ciddi çaba Birinci Dünya savaşından sonra ulusun kazandığı Kurtuluş Savaşı ile başlamıştır. Lozan’a taçlanan bu savaş Hasta Adam Osmanlı Devleti’nin yalnız biçim olarak yıkılmasından öteye, tam bağımsızlık için bir temel ve çıkış noktası olmuştur. Batının uygarlık düzeyine ulaşmayı amaç edinen devrimlerle, kalkınmanın hukuki ve moral çevresini hazırlamak yolu tutulmuştur.
Cumhuriyet döneminde kentleşme olayı, İkinci Dünya Savaşına gelinceye değin, duyulmayacak ölçüde yavaştır. Savaş yılları boşaltılmaları yüzünden, kentsel nüfusun çok artmadığı görülür. “Cumhuriyetin kurulduğu yıllar ile, İkinci Dünya Savaşı’nın son bulduğu yıllar arasında kentleşmede görülen hafif canlılık, devlet eliyle kurulan temel işleyim kuruluşlarına bağlanabilir. 1950-1960 arasındaki hızlı kentleşme, tarımda kapitalizmin gelişmesinin, 1940’ların sonlarına doğru dış yardımıyla başlatılan karayolları çalışmalarının ve köylü gelirlerindeki nominal artışların dolaysız sonucu gibi görünür.”[39]
Cumhuriyetle birlikte kalkınma çabaları hız kazanan ülkemizde kentler, özellikle nüfus kentlerinden etkilenmiştir. Ayrıca kentlerin sanayileşmesi ve kentsel gelişme, Avrupa kentlerinde olduğu gibi bir yüzyıllık döneme yayılarak ortaya çıkmamış, daha çok ani ve sıçramalı bir büyüme göstermiştir. Başka bir deyişle ülkemiz kentleşme sürecine çok hazırlıksız girmiştir. Bu da hem Batıda, hem de kendi geçmişinde örneği görülmeyen boyutlarda kentleşme sorunlarına yol açmış; ülkemizde kentleşme, yalnızca kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artması olarak değerlendirilmiştir.
Bu dönemde, bütün Dünyada derin izler bırakan bunalıma, Türk ekonomisinin dayanmış gibi görünmesinin ve “Krize mukavemetin asıl sim Anadolu köylüsünün hususiyetlerin de aranmalıdır. Bu köylü, ümitsiz bir boğuşmanın kahramanı gibi buhranla boğuşmuştur.
İkinci Cihan Savaşı Türk ekonomisini bunalımın açtığı yaraları sarmadan yakaladı. Bu savaş sırasında, başta insan gücü olmak üzere köylünün atı, arabası, öküzü ve devesiyle beraber ülkenin bütün üretim güçleri, ulaştırma araçlar, ulusal savunmanın emrine geçmişti. İkinci Dünya Harbine girmeyen Türkiye, ürünlerini satarak kendini toplamak şöyle dursun karnını doyurma güçlüğü ile karşılaşmıştır.
“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızlı bir şehirleşme, köylünün şehirlere, özellikle büyük şehirlere akını başladı. O zamana kadar Ankara’nın tekelinde bulunan nüfus artışı, İstanbul’da ve daha birçok şehirde görülüyordu.”[40]
Bu yıllarda görülen hızlı şehirleşmenin ve nüfus artışının ülke ölçüsünde ve şehirlerde yarattığı sorunlara çözüm yolları, aramak için oldukça yoğun bir çaba gösterilmiştir. Bu dönemde kira kontrolü, gecekondu, konut sorunlarıyla ilgili olmak üzere yarım düzineden fazla kanun çıkarıldı. Çeşitli imar, şehircilik, trafik, konut sorunlarını tartışmak üzere kongreler, konferanslar, haftalar düzenlendi. Yabancı uzmanlardan raporlar alındı. 1958’de İmar ve İskan, 1964’te Köy İşleri Bakanlığı, 1960’da Devlet planlama Teşkilatı kuruldu.

2.Planlı Dönemde Kentleşme

1960-1990 yılları arasında kentsel nüfus 6.9 milyondan 31.4 milyona çıkarak, dört kat artmıştır. Kentsel nüfusun genel nüfus içindeki oranı ise dönemde, %25.1 den %55.4’e yükselmiştir. Beşer yıllık nüfus sayımı dönemlerindeki gelişmeler incelendiğinde, görülmektedir ki, son 30 yıldaki nüfus artışlarının ortalama olarak beşte dördü kentlerde yer almıştır. Bu dönem içinde, kırsal nüfus yılda %1 arasında arttığı halde, genel nüfusun ortalama artış hızı %2.5’e yakın olmuştur. Kentsel nüfus ise ortalama %6.1 oranında artmıştır.
“1965’i izleyen beş nüfus sayımı döneminde, yıllık ortalama kentleşme hızının sırasıyla %7.2, %6.3, %5.1, %4 olmasına karşılık, kentsel nüfustaki mutlak artış bu beşer yıllık dönemlerde 3 ila 5 milyon kişi arasındadır.”[41] Kentleşmenin hızında, son birkaç sayım döneminde görülen göreceli yavaşlamada 1970 sonrasında kurulan hükümetin işledikleri tarım ürünleri taban fiyat politikalarının kırsal alanları daha az itici kılmasının, hızlı enflasyonun kentlerde yaşamayı çok pahalı duruma getirmiş olmasının payları olduğu belirtilebilir. Bu dönemler, ülkede evlenme oranlarının da göreceli olarak azaldığı dönemlerdir. 1978-1980 yılları arasında özellikle büyük kentlerde yaşamayı çekici olmaktan çıkardığı ileri sürülebilir.
1950-1955 yıllarından sona hızlanan kentleşme hareketlerinin en belirgin özelliği nüfusun İstanbul, Ankara, İzmir, Adan ve Bursa gibi büyük kentlere yönelmesidir. Özellikle Ankara 1975 yılına kadar nüfus artışlarını birinci derecede çekmiştir.
Ülkemizde kent sayısı da sürekli bir artış içindedir. 1927’de 66 olan kent sayısı, 1950’de 102’ye, 1960’da 147’ye. 1970’de 238’e, 1980’de 320’ye 1985’de 380’e ve 1990’da ise 424’e yükselmiştir.
Sonuç olarak “Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de ilk sayımın yapıldığı 1927 yılında 3.306.000 kişi kentlerde yaşarken, bu sayı 1990 yılında 33.326.000 ve 1997’de 40.735.000’e ulaşmıştır. Kentsel nüfus aynı dönemler arasında %1000’i aşan bir artış göstermiştir. Kentsel nüfustaki artış toplam nüfus artışından daha hızlı ve yüksektir. Mutlak artış olarak ele alırsak, kentsel nüfusun 1950’den sonra hız kazandığını ve devam etmekte olduğunu görüyoruz.”[42]
Son yapılan sayıma göre, “1997 yılında nüfusun yarıdan fazlası milyonluk kentlerde yaşamaktadır. 21. yy Türkiye’sinin kentleşme oranı, 1997 sayısı rakamlarına göre artık gelişmiş ülkeler düzeyine gelmiş görünmektedir.
üretimin kentleşmede rol oynaması, ürünün kolay ve ucuz taşınmasını sağlayacak teknolojik araçların gelişmesine bağlıdır.
17. yüzyılın sonunda buhar makinesinin bulunmasına kadar ancak birkaç kentin nüfusu 100.000’i aşabilmiştir. Buhar gücü bir yandan türlü üretim etkinliklerinin bir yandan da yönetim hizmetlerinin ve dağıtım etkinliklerinin fabrikalar yakınında birikmesine yol açmıştır. Buhar gücünün nüfusu yoğunlaştırıcı (centripetal) etkisine koşul olarak, elektrik enerjisi de kentleşmeyi bir başka açıdan etkilemiş, köylerden kentlere akın eden nüfusu, kent özeğinden çevresine doğru dağıtıcı (Centrifugal) bir rol oynamıştır. Kara, deniz ve hava ulaşım araçlarında ki gelişmeler, yayalar çağının gereksinmelerine göre kurulmuş, kentleri işlevlerini yerine getiremez duruma getirmiştir.
Otomobil çağının başlamasıyla yöre kentleşme ve ana kentleşme olguları belirmiştir. Ayrıca hidroelektrik santrallerinin de, bulundukları bölgelerin kentleşmelerinde rol oynadıkları bilinmektedir[43].
.

C- Kentsel Gelişmenin Maliyeti

1. Çevre Kirlenmesi

Kentlerde yaşamakta olan hızlı büyüme ve bu büyümeyi koşullandıran nüfus artışı ve endüstriyel ilerleme kentsel çevre kalitesinde önemli gerilemelere yol açmaktadır. Belirgin olumsuzluklar çıkarmaktadır. Bunların önde gelenleri aşağıda sıralanmıştır                                                                                                                                                                                     
     a. Hava Kirlenmesi
Kentleşmenin yarattığı önemli olumsuzluklardan biri hava kalitesinin bozulması ve kirliliklerin artmasıdır. Evrensel ısınma ve endüstriyel proses sonrasında ortaya çıkan emisyonlar doğal hava kalitesini önemli ölçüde bozmaktadır[44].
Hava kirliliği yaratan ve genellikle antropojen kaynaklı olan bu maddelerin en önemlileriyle kimyasal bileşimleri aşağıda verilmiştir[45].
Katı parçacıklar (tozlar): Küller, 2nO, PbCl2 ve öteki ağır metaller
Kükürt bileşikleri: SO2, SO3 H2S
Azot bileşikleri: NO, No2, NO3 (NOx)
Oksijen bileşikleri: O3, CO, CO2
Halojen bileşilderi: HF, HCl
Organik bileşikler: Aldehitler, hidrokarbonlar (Cn Hm)
Radyoaktif maddeler: Radyoaktif gazlar, aerosol’ ler
Bu kirletici maddelerin ana kaynakları enerji ve termik santralleriyle çeşitli endüstri kuruluşları, ev idaresi ve motorlu taşıtlardır. Toz ile SO2 emisyonunun yaklaşık yüzde 80’i endüstri ve enerji kuruluşlarında üretilmektedir. Azot oksitleri ve karbon monoksit ile karbonlu hidrojenlerin yüzde 60-70’i de motorlu taşıt araçlarıyla küçük tüketiciler ve ev idaresinden kaynaklanmaktadır.
b. Su Kirlenmesi
Su kirliliği, istenmeyen maddelerin suyun niteliğini ölçülebilecek oranda kötüleştirecek miktarda ve yoğunlukta suya karışması olayıdır. Buna su kirlenmesi denilebilir. Bu olgu şöyle tanımlanır: “Su kirliliği, insandan kaynaklanan etkiler sonucunda ortaya çıkar, kullanımı kısıtlayan ya da engelleyen, ekolojik dengeyi bozan nitelik değişimleridir” (TÇSV 1989). Kısaca kirli su kullanmaya ve içmeye elverişli olmayan sudur diyebiliriz.
Konutlar, endüstri kuruluşları ve enerji santrallerinden çıkan, içinde sağlığa zararlı maddeler bulunan ve atık su olarak adlandırılan kirli sular, yüzey sularını ve yer altı sularını kirletmektedir[46].
c. Toprak Kirlenmesi
Dar anlamda toprak toprağın üstüne ve içine bırakılan zararlı atık maddelerin toprağın fiziksel ve kimyasal karakteristiklerini bozmasıdır. Ancak, toprağın niteliğini bozan madde ve süreçler sadece bunlar değildir, onun için toprak kirliliği ya da toprak kirlenmesi, toprağın yerini gücünü düşürecek, optimum toprak karakteristiklerini bozacak, varlığını tehlikeye düşürecek her türlü teknik ve ekolojik baskılar ve olaylar olarak tanımlamak daha doğru olur.
Bu tanımlamadan anlaşılacağı gibi, toprak kirlenmesinde rol oynayan ana etkenleri şöyle sıralayabiliriz;
Toprağın içine ve yüzüne karıştırılan her türlü katı, sıvı ve gaz halindeki zararlı atık maddeler;
Toprağın çeşitli özelliklerini bozan asit yağışları;
Ayrıca endüstri kuruluşlarına ait atık sulardaki inorganik ve organik zararlı maddeler sulama suyuyla tarım topraklarına geçerek toprak kirliliğini yaratır[47].
d. Gürültü Kirliliği
Sesin, gürültü şekline dönüşerek, çevreyi etkilemesi başlıca iki ayrı kaynakta doğar. Kapalı yerlerdeki gürültüler; evlerde, resmi daire ve işyerlerinde, fabrikalarda. Açık yerlerdeki gürültüler ise; ulaşımdan, sanayii ile ilgili faaliyetlerden, kişilerin çeşitli hareketlerinden, inşaatlardan ve değişik nitelikteki eşyanın çıkardığı muhtelif seslerden meydana gelir.
Genellikle gürültü kaynakları, yukarıda sayılanlar olmakla beraber ve çevreyi özellikle havayı kirleten bir etken olarak gürültü kaynakları ulaşım amaçları ile çalışma alanlarıdır. Ulaşım araçlarından yayılan gürültünün kaynağı özellikle karayollarında seyreden araçlar ve uçaklardır.
Kentlerde yaşayan insanlar üzerinde önemli etkisi bulunan bir diğer gürültü kaynağı ise çalışma alanlarıdır. Fabrika gibi sanayi üretiminin yer aldığı alanlarda ortaya çıkan gürültünün, işyerinin gürültüyü azaltacak şekilde düzenlemesi ile giderilmesi mümkündür[48].

2. Sosyo-Kültürel Sorunlar

Kentleşme köye nüfusunun kentsel alanlara göç etmesi ve tarım dışı alanlara yönelmesinden ibaret değildir. “Kente gelen kişi kentsel değer sistemlerinin kurum ver örgütlenme biçimlerinin etkisi altına girmektedir. Durum bir toplumsal hareketlilik süreci içerisinde değerlendirildiğinde önem kazanmaktadır. Toplumsal hareketlilik kavramı yalnızca basit bir yer değiştirme olayı değil, aynı zamanda kültürel boyutları içeren sosyal bir olaydır.”[49]
“Kırdan kente göç eden yeni kentliler, kent tutum ve davranışlarıyla biçimleriyle yeterince olumlu ilişkiler geliştirememişlerdir. Bu durumda, kent çevresi ve bu çevrenin kültür öğelerin karşı göreli bir kapalılık içinde bulunan yeni kentiler, geleneksel biçimlerden çağdaş biçimlere geçişte, geçmiş çevreden önemli izler taşıyan bir ara tip oluşturmaktadır. Değişme süreci içinde köklü dönüşümleri önlediği gibi, yani çevreyle tam bir uzlaşmayı enleyen bu kendiliğinden gelişmenin son ve en önemli karşılığını kentle kurulan uyum ilişkisinde bulduğuna kuşku yoktur. Gerçekten, toplumsal değişmeyi yöneten geleneklere bağlı olarak, yani kentlilerin kent çevrelerine uyum belli bir düzeyde kalmakta ve kendine özgü nitelikler taşımaktadır.”
Kentlileşme toplumun sosyal yapısında da değişiklikler yaratır. Kentsel alanlarda ikincil gruplar (topluluklar) yoğunlaşırken, birincil gruplar (aile, akraba) önemini kaybeder. Aileler küçülmekte, dinin önemi azalmakta, yeni sosyal toplumlar yapıyı şekillendirmekte ve davranış modellerini değişmektedir.
Kent çevresinde kültür dizgesinin yayılma ve özümleme yöntemlerinin kırdan farklı olduğu açıktır. Kır topluluklarında, çeşitli anlayış ve değerler, gelenek, görenek ve töreler vb. yaygın aktarma ve iletişim yollarıyla özümlenirken kentte kültür içeriği kitap, gazete, film, tiyatro vb. dışlamış kalıplara dönüşmekte veya örgütlü iletişim araçlarıyla sunulmaktadır. Kısacası basın yayın organları, kent kültürünün ana taşıyıcıları olarak belirlemektedir.
İşte yeni kentliler, çeşitli neden ve yöntemlerle, kent kültürün aktarıcısı olan bu iletişim araçlarıyla ilişkilerini elden geldiğince aza indirgeyerek ve kentsel iletişime karşı az çok kopararak geleneksel yaşama gücünü arttırmak eğilimindedir.






                                                            IV. BÖLÜM

TÜRKİYE’DE KALKINMA PLANLARINDA KENTLEŞME HAREKETİ VE SORUNLAR

A. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967)

1. Kentleşme ve Konut Sorunlarına Yaklaşım ve İzlenecek Politikalar

Birinci olanda, kentleşme sorunları olarak, konut, kentsel arsa, kira ve gecekondu sorunları üzerinde durulmakta ve bunların çözümüne yönelik önlem ve politikalara yer verilmektedir[50].
a. Konut Sorunu
1. Planda, konut sorunlarının ilk kez bir bütün olarak ele alındığı, kalkınma ve ilişkilerin kurulduğu dönemdir. Bu plan konut yatırımlarının, savurganlığa yol açtığı verimsiz olduğu varsayımından yola çıkar. Bir ekonomik kesim olarak konuta yaklaşım, bu dönemde genel olarak, olumsuzdur. Bu nedenle, belirli bir yatırım tavanını aşmamak üzere, aynı miktar yatırım ile daha çok konut üretilmesi gereğini ortaya koymuştur. Bu ise, toplumsal konut kavramını ortaya çıkarmıştır. Kısacası, halk konutu adı da verilen küçük ve ucuz konutlar yapmanın yolları aranmıştır.
Türkiye Emlak Kredi Bankası’nın ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nun verdikleri konut kredileriyle yapılan konutlarda, sözü edilen toplumsal konut ölçümlerine uymanın zorunlu olduğu halka duyurularak kamu kaynaklı krediler, toplumsal nitelikli konut üretimine kaydırmak istenmiştir[51].
b. Arsa Sorunu
- İmar planlarında bina yapılması öngörülmüş arsaların yapılmaksızın uzun müddet bekletilmesini önleyici önlemlere ihtiyaç vardır.
- Belediyeler ellerindeki arsaları öncelikle halk tipi konut yapanlara şartlı satış yoluyla ayıracak ve arsanın el değiştirmesini önleyecektir. Belediyelerin gerektiğinde düzenleme satışları yapabilmeleri için ellerinde daha çok arsa bulundurmaları sağlanacaktır.
- Mevcut gecekonduların en önemli sorunu, başkalarının arsaları üzerinde kurulmuş olmalarıdır. İyileştirilmesi kararlaştırılan alanlarda bulunan gecekondularda mülkiyet sorunu plan hedeflerine, mülkiyet hakkının korunması ve toplum yararı gözetilmesi esaslarına göre çözülecektir. Belediyelerin imkanları sınırlı olduğundan arsa işlerini düzenleyen bir merkezi gurubun belediyelere yardımcı olarak kurulması sağlanacaktır[52].
c. Gecekondu Sorunu
1. Planda gecekondu sorununun çözümüne ilişkin olarak da şu ilke önlem ve politikalara yer verilmektedir[53].
- Gecekonduları, içinde oturanlara konut bulmadan yıkmamak, her şeyden önce gecekonduların arsa mülkiyeti sorununu çözmek, kamu hizmetlerini tamamlayarak durumlarını düzeltmek, ancak çok kötü olanların içinde yaşayanların konut ihtiyacını karşılamak suretiyle ortadan kaldırmak ona ilkedir.
- Gecekondu çevrelerinin haritaları yağılacak.
- Belediyeler en ivedi olan su, kanalizasyon ve yol gibi kamu tesislerini yapacak, buna gecekondu sahiplerinin çeşitli şekillerde ve elverdiği ölçülerde katılmaları teşvik edilecektir.
- Şehirlere göçün, şehirlerde yaratılacak iş imkanları ile dengeli olması sağlayacak iktisadi ve sosyal tedbirler alınacaktır. Şehirlerde gecekonduya geçişi önlemek için ucuz arsa sağlanacak, ucuz kiralık veya sahibinin oturacağı halk konutu yapımı hızlandırılacaktır.
d.KiraSorunu                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      Planda kira sorunuyla ilgili olarak şu saptama yapılmaktadır: Konut yapımı bugünkü      gibi gider, lüks konuta önem verilirse, kira sorunu çözülemez. Kanuni zorlamalarla ancak görünüşte bir kira kararlılığı sağlanabilir. Oysa kira sorunu, esas olarak düşük kiralı halk konutu yapımı artırmakla çözülebilir.
Kira politikasının esasları da şöyle saptanmaktadır; Halk konutu yapımına ayrılacak yatırımlarla düşük maliyetli, düşük kiralı konut yapımı artırmak, lüks konut yapımıru kısıcı önlemler almak, kira sorununun yasalarla düzenlenmesi gereken bir süre için kiracıyı ve mülk sahibini konut politikasının hedeflerine uygun olarak koruyacak bir kira politikası uygulanacaktır.[54]

B. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968-1972)

1. Kentleşme ve Konut Sorunlarına Yaklaşım ve izlenecek Politikalar

a. Kentleşme Sorunlarına Yaklaşım
2. Planın kentleşme sorunlarına genel yaklaşımı, planda şu şekilde açıklanmaktadır:
Sanayii öncesi düzende kent ve köy bağlı değildir, ayrı ayrı düşünülebilir. Sanayileşmiş toplumlarda ise kent ve kir hayatı birbiriyle irtibatlanmakta, tarımda işletmeler ortaya çıkmakta, bunun derecesi toplumun ulaştığı teknolojik gelişmeye bağlı olmaktadır. Geçişin hızlı ve en az fedakarlıkla olmasını sağlamak, kent ve kır bütünü içine alan bölge ölçüsünde çözüm yollan bulmaya bağlıdır. Sanayileşmiş toplumun yerleşme yapısının ve sosyal düzeninde kurumlaşmış çevre ilişkileri olan kent, ulaşılması gereken bir amaç olarak ortaya çıkmıştır. Kentleşmenin buradaki özelliği yalnız amaç değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal kalkınmanın aracı olmasıdır. Kentleşme, sosyal gelişmeyi hızlandırıcı olması yanında doğrudan doğruya ekonomik kalkınmayı etkileyen bir hızlandırıcı etki yapmaktadır. Bunun nedeni, artan nüfus ve yoğunluğun yeni ilişkiler doğurması ve ihtisaslaşmayı artırması, böylece teknolojik değişmeyi hızlandırmasıdır. Gelişme ihsaslaşmanın belirli bir ölçüyü aştığı büyük şehirlerde kendini göstermektedir.
Türkiye’de İkinci Dünya Savaşa sonrası yıllarda başlayan kentleşme sınırlı bir gelişme geçirmesine rağmen büyük sorunlar doğurmuştur. Uzun yıllar, kentleşmenin durdurulması gerektiği ve durdurulabileceği tartışılmıştır, kente girişi özel bir izne bağlamak veya köylerde kent faaliyetlerini yaratmak gibi önlemler konulmuştur. Kentleşme, gelişmeyi gösteren ve hızlandıran bir oluşum olarak değil, katlanılması gereken bir eğilim olarak karşılanmıştır.
Türkiye’de önümüzdeki yıllarda geçmişe oranla hızlanan bir kentleşme ile karşılaşacaktır. Her yıl 1 milyon civarında artacak kent nüfusunun yaratacağı sorunlarının önemi açıktır.
Sanayileşmiş ülkelerin kentleşmesi ile, sanayileşmemiş ülkelerdeki ve özellikle Türkiye’deki kentleşmenin farklı nitelikleri vardır. Sanayileşmiş ülkelerde sanayinin kentlere yarattığı çekim ve kırda serbest bıraktığı işgücü belirli bir denge yaratırken, sanayileşmiş ülkelerde kırdan hızla ileten nüfusa kentle iş bulmakta zorluk çekmektedir.
Türkiye’de 1965’te büyük şehirlerde sanayii sektöründe çalışan işçi sayısı ile kentleşme karşılaştırıldığı zaman kentleşmenin sanayileşmenin önünde yürüdüğü görülmektedir.[55]
b. Kentleşme Sorununun Çözümüne Yönelik İlkeler
2. Planda kentleşme sorununun çözümüne yönelik ilkeler şöyle sıralanmaktadır.[56]
- Kentleşme desteklenecek ve kentleşmeden ekonomiyi itici bir güç ve bir gelişme aracı olarak yararlanılacaktır.
- Dengeli kentleşmeyi, iktisadi ve sosyal gelişmeyi sağlayacak bir yerleşme düzeni, işgücü verimi, ekonomik ve sosyal yapının gereklerini göz önünde tutarak gerçekleştirmek amaç olacaktır. Sanayileşmiş kent yapısına geçiş döneminde kırsal alana yapılacak yatırımlar, bu alanların gelecekte kentlerle kuracakları ilişkile varmayı hızlandırıcı yönde yapılacaktır.
 - Sanayileşme, tarımda modernleşme ve kentleşme, gelişme olayının birbirinden ayrı düşünülemez üç unsurudur. bu unsurlar politika kararlarında birlikte ele alınacak, bunlardan herhangi birinin bağımsız olarak geliştirilmesi için bir çaba gösterilmesi kaynak israfına yol açacağından bundan kaçınılacaktır, kentleşme, bu hareketin yarattığı kurumlar, kent, çevre ve bölge ilişkileri içinde düşünülecek, kent sorunlarının çözümünde kentler bu anlayış içinde tek başlarına ele alınmayacaktır.
- Çeşitli nedenlerle ve şekillerde göç edenlerin genel yerleşme politikasına ve kentleşme ilkelerine uygun şekilde ve daha önceki çevrelerin göz önünde tutularak işlem yapılacaktır.
c. Konut Sorununa Yaklaşım
2. Planda, devletin konut pazarına “yatırımcı, olarak değil, fakat düzenleyici olarak” gireceği: devletin, düzenleyicilik görevini, konut kredileri ile finansman sağlamak ve kendi evini yapmaya istekli olanları destekleyerek yapacağı belirtilmiştir.[57]
1968’den beri uygulanmakta olan küçük tasarrufların toplanıp, konut yatırımları için değerlendirilmesine imkan verecek kredi mekanizması, 1969 yılında bir evvelki yıla oranla daha geniş bir uygulama alanı bulmuştur.
Ayrıca dar gelirli ücret gruplarını konut sahibi yapabilmek amacı ile İmar ve İskan Bakanlığı, Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu arasında çalışmalar yapılacaktır.
1968 yılında Türkiye Emlak ve Kredi Bankası, İmar ve İskan Bakanlığı, Sosyal Sigortalar ve Ordu Yardımlaşma Kurumları tarafından ödenen kredi, toplu konut yatırımlarının ancak %13’ünü kapsamaktadır. Bu oranın düşüldüğü ticari ve spekülatif kredi imkanlarına başvurulmasına yol açmakta ve bu durum konut maliyetini arttırıcı yönde etkilemektedir.
Toplu konut kuruluşları konusunda mevzuat yetersizliklerinin giderilmesi, bunlara uygulanacak teşvik tedbirlerinin sistemleştirilmesi, vergi tedbirleri ve kredilerin gerçek anlamda sosyal standartlı konutlara yönlendirilmesi ile lüks konut yatırımlarının
Toplu konut kuruluşları konusunda mevzuat yetersizliklerinin giderilmesi,
bunlara uygulanacak teşvik tedbirlerinin sistemleştirilmesi, vergi tedbirleri ve kredilerin gerçek anlamda sosyal standartlı konutlara yönlendirilmesi ile lüks konut yatırımlarının sınırlandırılması, dar gelirli ailelere konut yaptırma imkanı sağlayacak ve tasarrufa sevk edecek kredi mekanizmasının geliştirilmesi önemle ele alınmak durumundadır.[58]
d. Arsa Sorununa Yaklaşım
Arsaların aşırı fiyat artışlarını önlemek amacıyla tanzim alış ve satışlarına yapmak, konut, sanayii ve turizm bölgeleri ve kamu tesisleri için arazi ve arsa sağlamak üzere İmar ve İskan Bakanlığına bağlı “Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü” kurulmuştur. Ancak mevcut konut konumu tasarısı konut politikasını uygulamasını düzenleyecek ve “Arsa ofisi kanunu” ile tutarlılık sağlayacak şekilde tadil edilerek kanunlaştırılamamıştır.[59]
e. Gecekondu Sorununa Yaklaşım
Plana göre gecekondu alanlarında ve köy konutu yapımında kullanılması öngörülen “kendi evini yapana yardım” yönetimi, başarılı bir uygulama gösterememiş, gecekondu alanlarında bu yönde bir uygulama gelişmemiştir.
2. Plan döneminde bu sorunla ilgili olarak izlenecek ilkeler ve politikalar şöyledir:[60]
- Gecekondu yasası ikinci plan ilke ve politikalarına uygun ve konut yasa tasarısı ile çelişmeleri ortadan kaldırılacak yönde değiştirilecektir. Gecekondu önleme bölgeleri tesbit edilip, alt yapılan sağlanacak ve kişilerin “kendi evini yapma” gücünden yararlanarak, gecekondu sorunu çözülecektir.

C. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977)

1.Kentleşme ve Konut Sorunlarına Yaklaşım ve İzlenecek İlkeler

a. Kentleşme Sorunlarına Yaklaşım
Türkiye’de kentleşme, ağırlığını gittikçe artıran ve sorunları yoğunlaşan konudur.
1970 yılında toplam Türkiye nüfusuna oranı %35,9’dan kentsel nüfus, 1973 yılında %39,4 oranına ulaşmıştır. Ayrıca 500 binden çok nüfuslu üç kentte yaşayanlar toplam kentli nüfusun %31 !ine ulaşmıştır. Hızlı kentleşmenin doğal bir sonucu olarak, bir yandan kentlerdeki altyapı ihtiyaçları artarken, öte yandan arsa spektilesyonunun devam etmesi sonucu arazi değerleri de hızla yükselmiştir.[61]
Genel olarak toplumsal ve kültürel değişmenin gerçekleştirilmesi ve sanayileşmenin hızlandırılmasında kentleşme önemli bir etkendir, ancak yalnızca bir nüfus yığılması biçimince oluşan demokratik kentleşme süreci ve sanayiinin belli noktalarında aşırı yoğunlaşması uzun dönem ekonomik kalkınma açısından bazı sorunlar doğurmaktadır. Ekonomik gelişme ve sanayileşme uyumsuz ve aşırı nüfus yığılması biçiminde ortaya çıkan kentleşme büyük altyapı ihtiyaçları doğurmakta ve sınırlı yatırım kaynaklarından daha büyük payların üretken olmayan bu alanlara kaydırılmasına yol açmaktadır. Öte yandan arsa fiyatlarının denetlenememesi kentleri düzenli bir biçimde geliştirilmesi için gerekli olan kamulaştırma harcamalarını artırmaktadır. Bu kamunun üretken yatırımlara ayırabileceği fonları sınırlandırmaktadır.
Ayrıca kentlerin yakın çevrelerinde belirli bir düzen içinde kurulmayan sanayii biçimleri, rasyonel olmayan arazi kullanımına ve spekülatif hareketlere yol açmakta ve böylece kaynak kaybına yol açmaktadır. Sanayiinin belirli merkezlerde toplanması, ilerideki dönemlerde daha büyük sorunlara yol açacak: sanayiinin yurt düzeyinde dağıtılması gereği şiddetle hissedilecektir.
Büyük kentlerde arsa spekülasyonu ve arazi değerinin hızla artması, planlı dönemde süre gelen sorunlardır. Büyük kentlerde görülen konut açığı ve ihtiyacı da ekonomiye maliyeti en yüksek sorunlardan biridir. Büyük kentlerin fizik planlama  çalışmaları istenen yönde geliştirilememiş, kent içi ulaşım, çevre kirlenmesi, yeşil alan sorunları ağırlığını devam ettirmiştir.[62]



b. Kentleşme Sorununun Çözümüne Yönelik İlkeler
Bu konuda 3. planda aşağıdaki hususlar yer almaktadır:[63]
- Büyük kent merkezlerine yönelen nüfus yığılmaları yerine, sosyal, ekonomik ve kültürel organizasyon bütünleşmesini sağlayacak bir kentleşme olgusu gerçekleştirilecektir. Kentin çevresi ile bütünlüğünün sağlanması, kent ve kır yeşermeleri arasında devamlı ve karşılıklı fonksiyonel ilişkilerin gerçekleşmesi, kademeli kentleşme yapısına geçişte birinci derecede ele alınacaktır.
- Kentsel yerleşimlere yapılacak hizmet ve altyapı yatırımlarının daha sağlıklı bir biçimde yurt düzeyine dağıtılmasını sağlamak amacıyla İmar ve İskan Bakanlığınca yapılan kentsel kademelenme çalışması program dönemi içerisinde sonuçlandırılacaktır.
- Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü kentlerin gelişme alanlarında ekonomik ve sosyal faaliyetlerde ilgili olmak üzere, kent büyüklüğü, programlanan yatırımların miktar ve önceliği, zamanlanması, gerekli olan olanakları ve tahmini arsa birim maliyetlerini göz önünde bulunduran kamulaştırma programları hazırlayarak ve bu çalışmaları her program döneminde devlet planlama teşkilatına verecektir. Kentsel kamulaştırma işlerinin kent planlarında gösterilen yerel fonksiyonlara uygun şekilde yürütülmesine özellikle dikkat edilecektir.
c. Konut Sorununa Yaklaşım
3. Planda, kentlerde toplam konut ihtiyacının 1 milyon 220 bin birim, kırda 443 bin birim olarak saptanmış ve bu ihtiyacın karşılanmasında 44 milyar TL. Tutarında yatırım yapılmasını ve bunun 2,2 milyar TL.’lik kısmının doğrudan tarafından karşılanması öngörülmüştür.[64]
Kalkınma Planı, konut konusunda “ilkeleri”de şu şekilde belirlemiştir.[65]
Sanayileşme ve şehirleşmenin sonucunda toplumun artan konut ihtiyacının karşılanmasında ve mevcutların standartlarının geliştirilmesinde altyapı, işyeri-iskan ilişkileri, sosyal ve kültürel yaşama düzeni dikkate alınarak işgücünün akıcılığın da engelleyecek bir barınma politikası izlenecektir. Diğer tarafından, sosyal toplu konut kooperatifçiliğinin desteklenmesi de ilk olarak kabul edilmiştir.
d. Gecekondu Sorununa Yaklaşım
Gecekondu özelliği gereği, İmar ve İskan Bakanlığınca çekirdek bir gecekondu yapım planına dayalı olarak saptanacak yapı malzemelerinin büyük merkezlerden başlayarak gecekondu alanlarında ihtiyaç sahiplerine yeterince ve zamanında iletilmesini sağlayacak dağıtım ve teknik yardım bürolarının açılması çalışmalarına başlanacak.[66]

D. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983)

1. Kentleşme ve Konut Sorunlarına Yaklaşım ve izlenecek Politikalar

a. Kentleşme Sorunlarına Yaklaşım
Bölgelerarası dengesizlik olgusunu geliştiren nedenlerin başında, sanayileşmenin ülke düzeyinde eşitsiz dağılımı gelir. 1974 yılında, imalat sanayiinde yaratılan katma değerin %66,5’i Ege ve Marmara bölgesinde gerçekleştirilmiştir. İç Anadolu ve Doğu Anadolu beraberce toplam katma değerin ancak %1O,4’ünü yaratabilmiştir.
Kentleşme oranı en yüksek bölgeler 1960-75 döneminde, %63,4 oranı ile, Ege ve Marmara’dır. İç Anadolu’da bu oran %43,8 Akdeniz’de %40,7 dolaylarındadır. Ankara dışarıda bırakıldığında, iç Anadolu’da bu oran çok düşük olmaktadır.
Kentleşmenin hızlı oluşu, özellikle büyük kentlerde, gerek altyapı hizmetlerine ayrılan fonların yetersizliği gerekse bunların plansız kullanımları, sonucu, sorunları ağırlaştırmaktadır. Bugün büyük kentler, su, elektrik gibi hizmetlerden, trafiğe kadar bir dizi büyüyen ve kötüleşen sorunlar içindedir.
Gecekonduların giderek yoğunlaşması belediyelere çok ağır yük getirmiştir. Yeterince karşılanamayan bu gereksinimler sonucu, gecekondular ve gecekondu bölgeleri yaşama koşullarının son derece kötü ve yetersiz olduğu yerler durumuna gelmiştir.
Özel girişimcilerin yaptıkları konutlar, dar gelirli guruplar için hem pahalı, hem de toplam talebi karşılamak yönünden yetersizdir. Kamu tarafından üretilen konut miktarı ise talebi karşılamaktan çok uzaktır.
Ruhsatlı kent konutu üretiminde önemli bir artış olmamıştır. Bu durum kentlerde görülen kira artışının başlıca nedenlerinden biridir. 3. plan döneminde dar gelirli guruplar için, konut sorununun büsbütün zor duruma sokmuştur.[67]
b. Kentleşme Sorununun Çözümüne Yönelik İlkeler
4. Planda kentleşme sorunlarının çözümünde yer verilen ilkeler ve politikalar şu görünümdedirler:[68]
- Dördüncü plan dönemimde de, büyük kentlerin ve metropollerin ülkenin dengeli kalkınmasında ekonomik ve sosyal etkilerini artırarak sürdürecekleri ve bu etkilerini çevrelerinin ekonomik ve toplumsal gelişmesinde de yaygınlaştıracakları gözönünde tutulacaktır. Bu amaçla, kentleri yaşanabilir kılmak ve kent halkının asgari gerek karşılayabilmek temel ilkedir.
- Önemli sanayii ve büyük altyapı projelerinin planlandığı ve yapıldığı alanlarda ortaya çıkacak yerleşme ve kentleşme sorunları bütüncül bir yaklaşım içinde ele alınacaktır.
- Spekülatif kazanç aracı olmaktan çıkarılmak üzere kentsel arsa üretimi arttırılacak kentleşmeyi yönlendirmede araç olarak kullanılacaktır.
- Yerleşme merkezlerinin düzenlenmesinde, sanayileşmenin mekana yayılmasında doğal ve tarihi çevre korunacaktır. Ekonominin gelişmesi sırasında arazi kullanımı talebinin ve rekabetin en yüksek olduğu deniz ve göl kenarları, büyük kentlerin yakın çevresi, gelişme aksları gibi yerlerde, kaynakların korunması ve etkin kullanılmasını sağlamak için kent üstü ölçeklerde arazi kullanma planları yapılacaktır.
c. Konut Sorununa Yaklaşım
4. Planda Konut sorunlarının çözümünde yer verilen ilke şu görünümündedir:[69]
- Konut üretimi öncelikle küçük ve orta ölçekli gelir gruplarının konut gereksinimlerini karşılamaya yönelik olarak gerçekleştirilecektir.
- Konut sorununun çözümü, kentlerde belirginleşen yüksek arsa rantı sorunu ile birlikte ve bundan ayrılmaz biçimde çözüme bağlanacaktır. Bu amaçla kentlerde oluşan rantların vergi ve diğer önlemlerle kamuya ve özellikle yerel yönetimlere aktarılması sağlanacaktır.
- Belirgin kentleşme alanlarında toplumsal ve teknik altyapının hızla gerçekleştirilmesi, ucuz ve sağlıklı konut yapımı için ileri teknoloji toplu konut yapımı planlanacak ve özendirilecektir. Sosyal Sigorta Kurumlarının ve bankaların sosyal konut kredileri, büyük ölçekli konut yapımları için, kooperatifler ve benzeri biçimde bir araya gelecek küçük ve orta gelirli yurttaşlara tahsis edilecektir.
- Hızlı kentleşme sürecinin en büyük kentlerde yarattığı konut sorununun, gelişen ve büyüyen öteki kentlerimizde de ortaya çıkmaması için zaman yitirilmeksizin önlemler alınacaktır, büyümeye aday kentlerin arsaları kısa zamanda kamunun ve yerel yönetimlerin denetimine alınacaktır.
d. Gece Kondu Sorununa Yaklaşım
Yerel yönetimlerin ve ilgili kamu kuruluşlarının desteği ile, gecekondu yörelerinde kentsel ve sosyal altyapı tesislerinin geliştirilmesi ve gecekondu yapılarının standartlarının, çok düşük maliyetli bir biçimde yükseltilmesi programlanacaktır.[70]

E. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989)

1. Kentleşme ve Konut Sorunlarına Yaklaşım ve izlenecek Politikalar

a. Kentleşme Sorunlarına Yaklaşım
1988 yılında Türkiye nüfusunun 53.1 milyona ulaşacağı şehir nüfusunun 27.0 milyona yükselerek yüzde 50,8 oranına çıkacağı, şehirleşme hızının yıllık yüzde 4,6 civarında devam edeceği, şehir yerleşmeleri sayısının 199’u bulacağı tahmin edilmektedir.
1985 Nüfus sayımına göre Türkiye’nin en fazla şehirleşmiş ili yüzde 99,4 ile İstanbul olmaktadır. Artvin ve Tunceli ise Türkiye’nin en az şehirleşmiş illeridir. Güney Anadolu Bölgesi illerinde ortalama şehirleşme derecesi yüzde 40,5’dir. Bu bölgede en fazla şehirleşmiş il Gaziantep olup, şehirleşme derecesi yüzde 63,9’dur.
Beşinci Plan döneminde ele alınan ve uygulanan politikalarla şehir yöntemleri güçlendirilmiş ve bazıları mahalli hizmetler mahaline bırakılmış, bir yandan toplu konut, imar uygulaması konularında ilerleme kaydedilmiştir.[71]
Bu plan, köylerden kentlere olan nüfus akımlarının süreceğini, kentleşmenin yavaşlamayacağını ön görmüştür. Planın kentleşmeye yaklaşımı ilke olarak olumludur. Plana göre; Kalkınma ve sanayileşmenin tabii ve kaçınılmaz sonucu olan şehirleşme boyutunun mümkün olan en iyi şekilde yönlendirilmesi ve ekonomik gelişmeye kalkınmasının  arttırılması için önlem alınmasını vurgulamaktadır.[72]
b. Kentleşme Sorununun Çözümüne Yönelik İlkeler
5. Planda kentleşme sorunlarının çözümüne yer verilen ilke ve politikalar şu görünümdedir:
- Kentlerde kamu hizmetlerinin ölçümleri yükseltilmeli ve yatırımlara öncelik verilmelidir.
- Bugüne değin, daima kentlerin büyümesinden doğan arsa, konut, ulaşım ve altyapı sorunlarıyla karşılaştıktan sonra çözümler düşünülmeye başlamıştır. Oysa yapılması gereken, önlemlerin, önceden, planlı bir biçimde alınmasıdır.
- V. Plan orta büyüklükteki kentlerin, büyük kentlere yeğlenmesinden yanadır. Orta büyüklükteki kentler için planlı yer alan ölçü ise, nüfusun 50.000 ile 500.000 arasında olmasıdır. Bu kentlerin, akçalı ve fiziksel özendirme araçlarıyla desteklenmesi istenmektedir. Büyük kentlerdeki yığılmanın, caydırıcı önlemlerle önlenmesi de, planın gerekleri arasındadır.
- Daha öncekilerden ayrı olarak bu plan, kentler arasında bir uzlaşmanın sağlanması gereğinden sözetmektedir. Yani, kentler, yapılama ve gizil güçlerine göre, turizm kenti, sanayii kenti, ticaret kenti ve kültür kenti gibi belirli işlevlerde ağırlıklı olarak uzmanlaşacaklardır.
- Başta kalkınma öncelikli yöreler olmak üzere, gelişmekte olan bölgelerin kentlerinde kurulacak sanayii tesislerinin ve yan sanayilerinin özendirilmesi planın ilkeleri arasındadır.
- Tarım toprakları üzerindeki dağınık ve düzensiz yapılaşmanın önlenmesi, sanayiinin kuruluş yerinin seçilmesinde, nüfusun ve ekonomik etkinliklerin yer düzenine dağılmasında toplumsal adalet ilkesine uyulmasında, bu planda vurgulanmıştır.
c. Konut Sorununa Yaklaşım
5. Planda konut sorunlarının çözümünde yer verilen ilke ve politikalar şu görünümdedir:[73]
- Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı idaresi ve belediyeler kaynaklarını konut altyapısı ve arsa teminine ağalık verecek şekilde düzenleyeceklerdir.
- Toplu konut kredilerinin tahsisi esasları, şehirleşme sektöründe yer alan ilkeler doğrultusunda ve geliştirilmek istenen şehirlerin gelişme hedeflerine yardımcı olacak şekilde belirlenecek, kredilerin dağılımında yeni düzenlemeler yapılacaktır.
- Yapı malzemesi ve yapı elemanları üreten sanayiinin, ülkenin bünyesine uygun yapı teknolojisini geliştirmesi ve konuyla ilgili olarak yarı prefabrikasyon sisteminin uygulanabilirliği konusunda yapılan araştırmaların ve çalışmaların desteklenmesi için Toplu Konut Fonu’ndan gerekli kaynaklar aktarılacaktır.
- Belediyeler, mülk ve kiralık konut inşaatına katılmak için gerekli düzenlemeleri yapacaklardır bu düzenlemeler içinde kendi evini yapana yardım projeleri de yer alacaktır. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı devam etmekte olan işleri bitirecek Gecekondu Fonu’nun kullanımı büyük şehir belediyelerine devredilecektir.
d. Gecekondu Sorununa Yaklaşım
Büyük şehirlerin önemli sorun alanlarından biri olan gecekondu meselesi için gerekli çözüm yollan önerilmiş ve bunların ıslahı için projeler geliştirilmiştir.
Arazi kamulaştırması, altyapısı hazır yapı üretimi, tapu tahsis belgesi dağıtımı çözüm yollarından bazılarıdır. Ayrıca Çukurova Şehir Gelişme Projesi uygulamasıyla gecekondu ıslahı konusunda kazanılan tecrübenin ülke çapında senteze yapılacaktır.
Gecekondu önleme bölgelerindeki konut yatırımları ile ilgili olarak, kamunun dış kredi aldığı projelerde. Toplu Konut ve Kamu Ortakları İdaresinden, kredi kullanan kamu kuruluşlarına gerekli ödeneğin aktarılmasına ilişkin düzenlemeler yapılacaktır.[74]

F. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994)

1. Kentleşme ve Konut Sorunlarına Yaklaşım ve İzlenecek Politikalar
a. Kentleşme Sorununa Yaklaşım
6. Plan döneminde, şehirleşme hızının, 5. Plan dönemine göre nispi bir azalma ile ortalama yüzde 458 oranında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Şehir nüfusunun toplam nüfus içindeki payının dönem sonunda yüzde 56,75’e ulaşması, kır nüfusu payının azalma eğilimini devam ettirmesi ve toplam şehir nüfusunun 35,1 milyon olması beklenmektedir.
Plan dönemi başında 20 bin nüfusun üzerindeki 218 yerleşme biriminin, dönem sonunda 235’e ulaşacağı; bu yerleşme birimlerindeki nüfus artışının yaklaşık 7,0 milyon kişi olacağı tahmin edilmektedir.[75]
b. Kentleşme Sorununun Çözümüne Yönelik İlkeler
6. Planda kentleşme sorunlarının çözümünde yer verilen ilke ve politikalar şu görünümdedir:[76]
- Şehirlerde yaşayan nüfusun şehir hayatına uygun bir yapıya kavuşturulması; yerleşme alanlarında kaliteli ve sağlıklı bir yaşam geliştirilmesi esastır.
- Yerleşme kademelenmesinin ülke çapında dengeli dağılımı için orta büyüklükteki (50.000-500.000) şehirlerin gelişmesinin desteklenmesi esastır.
- Büyük kentlerin metropollerin ve metropolleşen yörelerin nüfuslarının artacağı, ekonomik ve sosyal etkinliklerin genişleyeceği dikkate alınacaktır. Bu yerlerde fiziki plan, arsa, altyapı, ulaşım, istihdam, konut eğitim, sağlık gibi alanlarda ağırlaşacağı anlaşılan sorunların hafifletilmesine çalışılacaktır.
- Her türlü yerleşme kademesinde fiziki planlama uyulacak; bu planlarda, tarihi kültürel ve doğal değerlerin korunması ve mevcut şehir uygunluğunun arttırılması esas alınacaktır.
- Şehir planlaması ile ilgili mevzuata ve çerçeve yasa içinde yeniden düzenlenmesi için gerekli çalışmalar yapılacaktır.
- Son olarak, bu planda sanayii bölgeleri oluşturulması, örgütlü sanayii bölgeleri oluşturulacak yerlerde ortaya çıkacak kentleşme sorunlarına ve hizmet gereksinimlerine planlı bir yaklaşımla önceden çözüm bulunması vurgulanmaktadır.
c. Konut Sorununa Yaklaşım
6. Konut Sorunlarının çözümünde yer verilen ilke ve politikalar şu görünümdedir:[77]
- Plan döneminde kentsel hane halkı büyüklüğündeki küçülme eğiliminin devam ederek 4,75’den 4,67 kişiye düşeceği tahmin edilmektedir.
- Nüfusu 20 bini aşan yerleşme merkezlerindeki demografik gelişmelerden doğan yani konut ihtiyacının yılda ortalama yüzde 4,7 oranında artarak 1994 yılında 320 bin konuta ulaşması beklenmektedir.
- Konut piyasasına yönelik banka kredileri, sermaye piyasası ve yapı tasarruf sandıkları gibi çeşitli finansman kaynaklarının değerlendirilmesi için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
- Kamu sübvansiyonlara, altyapı hazır arsa üretimi ile alt gelir guruplarına öncelik tanımak kaydıyla, konutsuz kişiler için yapılan sosyal konutlara ağırlık verilecek ve konut büyüklüklerini düşürecek şekilde düzenlenecektir.
- Toplu Konut Fonu kaynaklarının rasyonel bir şekilde kullanılması sağlanacak ve fon kredilerinin toplam konut maliyeti içindeki payının yükseltilmesi yönünde çalışmalar yapılacaktır.

G. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000)

1. Kentleşme ve Konut Sorunlarına Yaklaşım ve İzlenecek Politikalar
a. Kentleşme Sorununa Yaklaşım
1995-2000 yılları arasında 5 binden az nüfuslu kırsal yerleşmeler nüfusun yılda ortalama yüzde 8,7 azalarak 13,7 milyona düşeceği, 5 bin — 20 bin nüfuslu yan kırsal yerleşmeler nüfusunun yılda ortalama yüzde 2,7 artarak 9,5 milyona, 20 binden fazla nüfuslu kentsel yerleşmeler nüfusun ise yılda ortalama 4,7 oranında artarak 47,6 milyona yükseleceği tahmin edilmektedir.
Aynı dönemde, nüfusu 1 milyon ile 5 milyon arasında bulunan büyük kentlerin toplam nüfusunun yılda ortalama yüzdesi 10,2 artarak 7,7 milyondan 12,5 milyona yükseleceği tahmin edilmektedir. Türkiye’nin en büyük kenti olan İstanbul’un nüfusunun 2000 yılına kadar 11,5 milyona yükselmesi, toplam kent nüfusu içindeki payının 11,5 milyona yükselmesi, toplanı kent nüfusu içindeki payının yüzde 24 civarında kalması,- nüfus artış hızının yıllık ortalama yüzde 4,5 civarında olması beklenmektedir. 1995-2000 döneminde nüfusu bir milyonun üzerindeki büyük kentlere doğru göç eğilimin yavaşlatıcı politikalar uygulamaya konulacaktır.[78]





Tablo: 1— Yerleşme Gurupları İtibariyle Nüfus Tahminleri
Tablo: II — Kent Nüfusunda Gelişmeler
1995 yılında yüzde 60,9 olduğu tahmin edilen kent nüfusu oranının 2000 yılında yüzde 70,6’ya yükseleceği, 1990-1995 döneminde düşme göstermiş olan kentleşme hızının iç ve dış ekonomik ve sosyal etkenlerle 1995-2000 döneminde yeniden artacağı tahmin edilmektedir.


7. Plan döneminde mevcut karşılaşılan sorunlar ise şöyledir:[79]
Önceki plan döneminde kentlerde planlama faaliyetine gereken önem ve öncelik verilmemiş, bunun sonucunda kent rantlarının plansız ve yasa dışı yollardan paylaşılması sonucu artmış, büyük kentlerdeki altyapı ve ulaşım sorunları ağırlaşmış ve gecekondu alanları genişlemiştir. Kentsel arsa üretiminin ihtiyaca cevap vermeme ve bu alandaki rantların yüksekliği kaçak yapılaşmayı sürekli hale getirmiştir. Büyük şehirlerdeki konutların yandan fazlası gecekondu ve ruhsatsız konuttur.
Ülkedeki dengesiz yerleşme düzeninin ve kentlerin aşırı fiziki büyümesi ve yoğunlaşmanın önlenebilmesi için alternatif kentsel yerleşmelerin desteklenmesi ihtiyacı artarak devam etmiştir.
Kente göç edenler yeterince kentlileşememekte kentin sunduğu bilgi, sermaye, teknoloji ve rekabet yoğun kültürün uzağında kalarak kimliklerini kaybetmesine çabası ile kent yaşamına uyum sağlayamamaktadır.
Kent rantlarının yüksekliği ve götürülecek altyapı hizmetleri ile artan rantlardan kamuya dönüş olmaması yasal olmayan bir gayri menkul piyasasının oluşmasına neden olmaktadır.
b. Kentleşme Sorununun Çözümüne Yönelik İlkeler
7. Planda kentleşme sorunlarının çözümünde yer verilen ilke ve politikalar şu görünümdedir:
- Yerleşmelerin planlanmasında, planlama — uygulama — denetim süreci bütünleştirici ve yönlendirici bir boyutta yeniden düzenlenecektir.
- Kentlerdeki yaşam çevresi ve yaşam kapasitesi geliştirilecek ve iyileştirilecektir.
- Kentleşmede yatay ve dikey dengenin sağlanmasına yönelik olarak sanayileşme, kamu yatırımları ve teşvik politikalarının büyük şehirlere göçü ve sanayi yığılmasını özendirmemesine dikkat edilecek; göç, metropoller yerine bölge merkezlerine, orta büyüklükteki kentlere ve merkezi nitelikteki diğer yerleşim birimlerine yönlendirilmeye çalışılacaktır. Bu amaçla geliştirilecek kentler, sanayi teşvikleri, alt yapı, hizmet ve konut yatırımları ile desteklenecektir.
- Plan döneminin sonunda en az bir kentin yüksek katma değerli faaliyetlerin yoğunlaştığı uluslar arası bir merkez haline getirilmesi sağlanacaktır.
- Kente göç eden nüfusun kentlileşme sorunları üzerinde dikkatle durulacak eğitim kurumları, gönüllü kuruluşlar, sivil örgütler ve kitle iletişim araçlarıyla eğitsel uyum programları hazırlanması ve uygulanması sağlanacaktır.
c. Konut Sorununa Yaklaşım
7. Planda Konut Sorunlarının çözümünde yer verilen ilke ve politikalar şu görünümdedir:[80]
- Doğu ve Güney Anadolu Bölgeleri başta olmak üzere, kalkınmada öncelikli yörelerde geliştirilecek projeler ile konut üretimi hızlandırılacaktır.
7. Plan döneminde nüfusu 20 binden az olan yerleşim yerlerinde demografik gelişmelerden doğacak yeni konut ihtiyacının toplam 148 bin, nüfusu 20 binden fazla olan yerleşim yerlerinde ise toplam 2.142 bin olacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, yenileme ihtiyacı ve afet konutları olarak birikmiş ihtiyaç dahil her yıl 50 bin civarında yeni konut yapılması gerekecektir. Bu durumda, Plan döneminde toplam 2.540 bin yeni konuta ihtiyaç olacaktır.
- Hızlı kentleşme ve kentsel altyapı ile ilgili tüm uygulamalar bir bütünlük içinde ele alınacak ve merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki koordinasyon ile gerçekleştirilecektir.
- Gecekondu mevzuatı günün şartlarına getirilecektir.
- Konut teknolojisindeki gelişmeler desteklenerek yaygınlaştırılacaktır.
- Yüzde 92’si deprem bölgelerinde bulunan ülkemizde doğal afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması yönünde çalışmalar yapılacak, afet riskini en aza indirmek için gerekli önlemler alınacaktır.

H. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005)

1. Kentleşme ve Konut Sorunlarına Yaklaşım ve İzlenecek Politikalar
a. Kentleşme Sorununa Yaklaşım
8. Plan döneminde şehirleşme hızının, yıllık ortalama yüzde 4,75 oranında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. 2000 yılında 43,3 milyon olduğu tahmin edilen kentsel nüfusun, 2005 yılı sonunda 54,7 milyona ulaşarak toplam nüfusun yüzde 78’ini oluşturması beklenmektedir. 2005 yılında kentsel yerleşime birimlerinin 345’ekonomik ulaşacağı, bu yerleşme birimlerindeki nüfus artışının yaklaşık 11,4 milyon olması beklenmektedir.[81]
8. Planda kentleşme sonunda izlenecek politikalar şu görünümdedir:[82]
- Hızlı kentleşme ve sosyal değişmenin yaşanmaya devam edeceği plan döneminde kültürler yozlaşmaya ve değer yargılarındaki aşınmaya fırsat vermemek amacıyla milli kültürün temel belirleyiciliği çerçevesinde kent ve kentlilik kültürünün oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
- Uluslar arası düzeyde yeterli altyapıya sahip ticari ve mali merkezler oluşturulacaktır.
- Kentsel altyapı geliştirilecek, kentlerin karakteristik kültür dokuları ve turistik özellikleri korunacaktır.
- Uygulama birimlerinin nitelikli elemanlarla teçhizi desteklenecek, denetim mekanizmalarının yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesi sağlanacaktır.
- Kentlerdeki sosyal ve teknik altyapı yatırımlarını gerçekleştiren kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdüm sağlanacaktır.
- Yerel girişimciliğin harekete geçirilmesi ve istihdam açısından önem taşıyan organize sanayi bölgelerinin yurt sathına yaygınlaştırılmasına özen gösterilecek, sanayileşmenin kentsel gelişmeleri olumlu etkilemesi amacıyla, orta büyüklükteki kentlerde altyapısı hazırlanmış sanayi bölgeleri geliştirilecektir.
b. Konut Sorununa Yaklaşım
8. Plan döneminde konut sorunun çözümünde yer verilen ilkeler şunlardır:[83]
- 8. Plan döneminde, nüfusu 20 bin ve üstü olan yerleşme yerlerinde demograflk gelişmelerden doğacak yeni konut ihtiyacı 2.714.000 adet olacaktır. Yenileme ve afet konutları olarak birikmiş ihtiyaç dahil, her yıl 72.200 olmak üzere, beş yılda toplam 361.000 konutun yapılması gerekmektedir. Bu durumda plan döneminde kentleşme ve nüfus artışı ile yenileme ve afetten kaynaklanan toplam konut ihtiyacı 3.075.000 adettir.
- Konut üretimi ve sahipliğini teşvik etmek ve alt gelir gruplarının konut sorununu çözmek amacıyla alternatif finansman modelleri geliştirilecektir.
- Kentsel alanlarda bilimsel esaslara dolayı planlara göre, arsa sunumu ve düzenli yapılaşmayı sağlayacak yöntemlerle etkin denetim ve yönetim biçimi ve araçları geliştirilecektir.
- Kentlerdeki barınma sorununa sağlıklı bir çözüm getirilmesi amacıyla kamu kaynakları altyapısı hazır arsa üretimine yönlendirilecektir.
- Kaçak yapılaşmayı ve gecekondu yapımını önleyici tedbirler alınacaktır.
- Yapı üretiminde kullanılacak inşaat malzemenin standartlara uygunluğu üretim aşamasında etkin olarak denetlenecektir. Konut yağım sürecinde kalite kontrol yönetimi geliştirilecek ve uygulaması yaygınlaştırılacaktır.
- Kentleşme ve sorunları ile ilgili olarak yerel yönetimler esas sorumlu olmakla birlikte merkezi yönetimde gerekli kurumsal ve hukuki altyapının hazırlanması, denetim mekanizmalarının kurulması yönünde düzenlemeler yapılacak, bu amaçla şehirleşme ve konuttan sorumlu bir bakanlık kurulacaktır.





















SONUÇ

Sanayileşmeyle birlikte dünyanın birçok ülkesinde, milyonlarca insan memleketlerinden ayrılıp, başka yerlere, yeni yaşam tarzlarına doğru göç etmişlerdir. Bu göç hareketi hızlı ve çarpık kentleşmeyle birlikte insanların farklı kültürel, toplumsal ve siyasal ortamlara girmesine sebep olmuştur. Az gelişmiş ülkelerde ise geleneksel bağların daha da sağlamlaştığı, bireylerin etnik ve dinsel topluluklara kapandığı bir hayat tarzı ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’de kentleşme yalnızca bir nüfus artışı şeklinde algılanmış ve kentsel nüfusun gelişmesi, uygun olmayan sosyo-ekonomik politikalar sonucu olumsuz yönde etkilenmiştir. Türkiye’de kentleşme hareketi, sanayileşmeyle birlikte ortaya çıkmamış, fakat sanayileşme için gerekli ortamı hazırlamıştır. Buna bağlı olarak düzensiz bir kentleşme meydana gelmiştir.
Kentlerin büyümesiyle birlikte kentsel hizmetlere olan talep de artmıştır. Ancak konut arsa ve altyapı yatırımları gibi kentsel hizmetlere yeterince önem verilmemiştir. Buna bağlı olarak kentleşme, hizmet sorunlarına yol açana bir değişim gibi yorumlanmaya başlanmıştır. Bu olumsuz gelişmeyi ortadan kaldırmak için kentsel fonksiyonların düzenlenmesi ve kent yönetiminin daha geniş bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Ülkemizde görülen bu hizmet sorunlarına önemli ölçüde hukuki düzenlemelerin gecikmesi neden olmaktadır.
Türkiye’deki kentleşmenin nedenleri arasında sanayileşmeyle birlikte, kırsal yaşamın yetersiz olanakları da önemli bir yere sahiptir. Kentleşme, büyük kentlerde bir yığılma şeklinde kendini göstermektedir. Bu nedenle halkın kentsel merkezlerde birikmesi, kentsel hizmetlerin daha da yetersizleşmesine neden olmaktadır. Ayrıca büyük kentlerde kaynaklar ile gereksinmeler arasındaki uyumsuzluk gittikçe artmaktadır. Bu konuda gerekli önlemler alınmazsa, yakın bir gelecekte, büyük kentlerdeki yaşam olanakları dayanılmaz hale gelecek ve tüm toplumu sarsacak bir düzeye erişecektir.
Kentlerdeki yaşam tarzlarının zorluğu bütünüyle gecekondulara yansımaktadır. Önceleri yasadışı sayılan gecekondular sonradan yasallaşmış ve büyük kentlerin bir parçası haline gelmiştir. Gecekondular böylece kentlerle bütünleşmiş, konut sorununa getirilmiş hukuk dışı bir çözüm olmuştur.
Daha çok hizmet kesiminde çalışan gecekondu nüfusu, kentsel koşulları uyum sağlamak için çaba göstermektedir. Üstelik kentsel halkın önemli ve etkin bir kesimini oluşturmaktadır. Geleceğe yönelik yüksek beklentilere sahip olan gecekondular, bu beklentilerini gerçekleştirebilmek için yoğun bir çalışma içine girmişlerdir. Bu sebeple gecekonduların “başarı güdüsü” çok yüksektir.
Bütün bu özellikler çerçevesinde bir takım sonuçlara varabiliriz. Birincisi Türkiye’nin bugününün ve geleceğinin önemli ölçüde gecekondu nüfusu tarafından etkileneceğidir. Kentsel bölgelerde yaşayanlar siyasal olaylarla son derece ilgilenmektedir. Bunlar, ülkenin toplumsal, kültürel, ekonomik ve özellikle siyasal olaylarına katılma yönünde eğilim göstermektedir. Aslında gecekondu bölgelerinde yaşayanlar geleneksel ortamlarını bırakıp, farklı uğraşlara girse de, kişisel bakımdan kendilerini ispatlamaya çalışmaktadırlar. Geleceğe ilişkin yüksek beklentileri de onları çalışmaya itmiştir. Yakın gelecekte kentsel azınlıkların nüfusun çoğunluğunu yönlendirmesi ve güdülmesi beklenmektedir.
İkinci bir sonuç, büyük kentlerin toplumsal ve siyasal patlamalara gebe olduğudur. Kaynaklar ile gereksinimler arasında uyum sağlanmadığı sürece ülkelerin sarsıntılı bir döneme gireceği kuşkusuzdur. Kentlerdeki suç olaylarının önemli nedenlerinden biri gelir dağılımının adaletsiz olmasıdır. Kaynak-gereksinme dengesinin kurulması, sanayileşme ile kentleşme arasında uyum sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Nüfusun kentlerde yığılması buralara daha çok yatırım yapılmasını gerektirmektedir. Bu gereklilik yatırım dengesizliğini daha da arttırmaktadır. Bu kısır döngü, büyük kentleri daha da çekici kılacak, göçler artan bir biçimde sürecektir.
Bu ve benzeri önlemler alınsa da alınmasa da, Türkiye’nin yakın gelecekteki yazgısı kentlerde çizilecektir. Kentsel sorunlardan olan Çevre Sorunları, göç ve işsizlik sorunu, sosyo-ekonomik sorunlar da kentlerle birlikte büyümektedir. Kentin önemi bu denli belirginleşince sorunları da önem kazanmıştır. Ulusların uygarlıkları kentlerin görünümü ve düzeniyle ölçüldüğüne göre kentsel sorunlarımızın bir an önce çözülmesi gerektiği ortaya çıkacaktır. Bunun için gerekli önlemler acilen alınmalı, kent sorunları bir bütün olarak ele alınmalıdır.


İÇİNDEKİLER
Kaynakça………………………………………………………………………………


















T.C.
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ
KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ




TÜRKİYE’DE KONUT SORUNU


Danışman
Kenan YURTSAL



Hazırlayan
Hasan GÜR
2004219023



SİVAS
2008


[1] Ruşen Keleş, Kentleşmenin Terimleri Sözlüğü, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1998, s. 75.
[2] Kemal Kartal, Kentleşme ve İnsan. TODAİR. Ankara, 1978, s.4.
[3] Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü. Avrupa Kentsel Şartı, Ankara, 1996, s. 6.
[4]  Keleş, Kentleşme Poliükas İmge Yayınevi, Ankara, 1997, s.19.
[5]Ruşen Keleş, a.g.e., s.19.
[6] Kemal Görmez, Kent ve Siyaset, Gazi Kitabevi, Ankara, 197, s. 3.
[7] Eyüp İşbir, Şehirleşme ve Meseleleri, Gazi Büro Yayınları, Ankara, 1991, s.15.
[8] Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1993, s.20.
[9] Zerrin Toprak Karaman, Kent Yönetimi ve Politikası, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 1995, s.3.
[10]Orhan Göçer, Şehirsel Yoğunluk Bölgeleri ve Sınırlandırma Kriterleri, İTÜMF Yayını, 3, İstanbul, 1975, s.11.
[11] Kemal Kartal , Ekonomik ve Sosyal Yönleriyle Türkiye’de Kentleşme, Adım Yayıncılık, Ankara, 1992, s.23.
[12] Hasan Ertürk,, Kent Ekonomisi, Ekin Yayınevi, Ankara, 1997, s. 3.
[13] Görmez, a.g.e., s. 8.
[14] Görmez, a.g.e., s. 26.
[15] Eyüp G. İspir, Şehirleşme ve Meseleleri, Ocak Yayınları, Ankara, 1986, s. 9-10-11.
[16] Kemal Görmez, Şehir ve İnsan, MEB Yayınları, İstanbul, 1991, s. 3.
[17] Kemal Kutlu, Hızlı Şehirleşmenin Yaratığı Ekonomik ve Sosyal Sorunlar, Sisav Yayınevi, İstanbul, 1986, s. 210.
[18] Eyüp İşbir, Şehirleşme ve Meseleleri, s.15.
[19] Ruşen Keleş, 100 Soruda Türkiye’de Şehirleşme, Kent ve Gecekondu, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1972, s. 21.
[20] Keleş, a.g.e., s.23.
[21] Kartal, a.g.e., s.8.
[22]Ruşen Keleş, a.g.e., s. 25.
[23] Ruşen Keleş, a.g.e., s.25,26
[24] Keleş, a.g.e., s.25,27.

[26]Ruşen  Keleş, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, s. 80.
[27]Eyüp İsbir, a.g.e., s. 11.
[28] T.C. Çevre Bakanlığı, “2000’li Yıllara Doğru Çevre”, Ankara, 1991.
[29] İhsan Sezal, Şehirleşme Alternatif  Üniversite, Ağaç Yayıncılık, Mayıs, 1992.
[30]İsmail Ceritli , “Kentsel Hizmetlerde Verimlilik Açısından Optimum Kent Büyüklüğü Araşatırması”, Yerel Yönetimler Sempozyumu, 1 – 2 Kasım 2000, s. 323.
[31]Eyüp İşbir, a.g.e., s. 11.
[32] Zerrin Toprak Karaman, Kent Yönetimi ve Politikası, . 55.
[33]Eyüp İşbir, a.g.e, s. 34.
[34]Fuat Köprülü, Osmanlı Devletinin Kuruluşu, 2. Baskı, Ankara, 1984, s. 60.
[35] İşbir, a.g.e, s. 37.
[36] İslam Ansiklopedisi, Sayı: 3, s. 124.
[37] Zerrin Toprak Karaman, a.g.e, s. 5.
[38] Sevgi Aktüre, 19. yy’da Anadolu Kenti, Ankara, 1978, s. 220.
[39] Ruşen Keleş, 100 Soruda, Türkiye’de Şehirleşme, Konut ve Gecekondu, s. 29.
[40] Zerrin Toprak Karaman, a.g.e, s. 6.
[41]Ruşen  Keleş, Kentleşme Politikası,  s. 9.
[42] Zerrin Toprak, “Türkiye’de Kentleşme ve Yerel Yönetime Katılmada Halkın Rolü”, T.İ.D. Sayı: 374, Yıl 1958, Mart, s. 187.
[43]Ruşen Keleş, a.g.e., s. 25.
[44]Firuz Demir Yaramış, “Hızlı Şehirleşmenin Sonuçları ve Belediyelerin Kurumsal, Örgütsel ve Yönetsel Olanakları”, Amme Dergisi. C: 24, Sayı: 3, Eylül 1991, s. 173.
[45] Çepel, a.g.e., s. 196.
[46] Çepel, a.g.e., s. 201.
[47] Çepel, a.g.e., s. 206.
[48] İspir, a.g.e., s. 82.
[49] İnan Özer, “Bir Alan Araştırması: Kentleşme ve Siyasal Katılma”, H.Ü.İ.B.B.F. Dergisi, Cilt: 8, sayı: 1, s. 169.
[50] Sami Güven, Türkiye’de Sosyal Politika, Ezgi Kitabevi, Bursa, 1995, s. 86.
[51] Ruşen Keleş, a.g.e., s. 347.
[52] Sami Güven, a.g.e., s. 88.

[54] Dpt, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1963.67), s. 437.
[55]Sami Güven, a.g.e.. s. 89-90.
[56] Dpt, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1968-72), s. 263.
[57]Ruşen Keleş, a.g.e., s. 348.
[58] Dpt, IB.Y.K.P, s. 511.
[59] Dpt, i.B.Y.K.P, s. 511.
[60] Sami Güven, a.g.e., s. 95.
[61] Dpt, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, (i )73-1977), s. 263.
[62] Sami Güven, a.g.e., s. 96.
[63] Dpt, Ü.B.Y.K.P, s. 320-321.
[64] Dpt, Ü.B.Y.K.P, s. 312.
[65] Eyüp İspir, a.g.e., s. 58.
[66] Dpt, Ü.B.Y.K.P, s. 317.
[67] Dpt, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1979-1983), s. 29.
[68] Sami Güven, a.g.e., s. 100.
[69] Dpt, D.B.Y.K.P., s. 96.

[71] Dpt, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1985-1989), s. 394.
[72] Ruşen Keleş, a.g.e., s. 57.
[73]Ruşen Keleş, a.g.e., s. 58.

[75] Dpt, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı, 990-1994), s. 314.
[76] Dpt, A.B.Y.K.P., s. 315.
[77] Dpt, A.B.YK.P., s. 316.
[78] Dpt, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1995-2000), s. 178-179.       
[79] Dpt, Y.B.Y.K.P., s. 72.

[80] Dpt, YB.Y.K.P., s. 179-180.

[81] Dpt, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (200 1-2005), s. 170.
[82] Dpt, S.B.Y.KP., s. 170-17 1
[83] Dpt, S.B.Y.K.P., s. 170-172-173.

1 yorum:

  • PlutoTrust says:
    18 Nisan 2020 09:35

    İyi günler ! burada kredi talebinde bulunan tüm değerli müşterilerimize hızlı bir bildirim, şu anda uygun bir kredi faiz oranına sahip bir kredi planındayız.
    İletişim:
    e-posta: creditcentercorp.usa@gmail.com
    whatsapp: +1 (847) 453 9904

Yorum Gönder