Pages

Pages - Menu

21 Nisan 2011 Perşembe

Modern Times (1936)

Akrep ve yelkovan saatin rakamları arasında gezindip de sabahın altısını vurduğunda modern insan, modern bir zamana açar gözlerini… Mutlu olmak için verdiği mücadele para kazanma gerekliliği altında ezilirken. Siyah beyaz ekran bizi koyunların amaçsızca sürüklendiği bir ağıla götürür hepsi aynı anda koşmaktadırlar bilinçsizce. İçlerinde sadece bir tane siyah koyun vardır. O düzene karşıdır lakin sürüklenmekten alı koyamaz kendini. Sürü psikolojisi hayatımıza girmiştir.


Sahnenin dönüşümü koyun sürülerinden çıkıp insan sürülerine dönüşür. Hepsi de işine zamanında yetişmek durumunda olan aynı giyimli tektip insan sürüsü bir fabrikada alır soluğu…

Bu fabrika da bizim sevimli Şarlo’muzda vardır. Önünde akan platformda ki metallerin vidasını seri hareketlerle sıkması gereken kahramanımız bu hıza yetişemeyip modern teknolojinin çarkları arasında ezilme tehlikesi atlatır. Öğle yemeği molası gazete ve mecmua düşkünü, tek bildiği önündeki ekrandan emir vermek olan patrona çok geldiğinde yeni icat edilen yemek makinesine kurban gider. Hain makine Şarlo’nun zaten kırılmak üzere olan beyin dinamiklerine son darbeyi vurduğunda çıldırır, fabrikayı birbirine katar. Keşfeder elindeki aletle, burunda sıkılabiliyordur. Nihayi sonuç ise onun akıl hastanesine kapatılmasıdır.

Macerası bitmemiş, yeni başlayan kahramanımız buradan çıkıp insan içine karıştığı anda eline nereden geçtiğini bilmediği bir bayrak yüzünden kominist ilan edilerek bu kez de hapse tıkılır. Hapishanede bir isyanı yanlışlıkla bastırdığı için hayatının en sakin ve mutlu anlarını geçirir ama yine sokaklara dönmek zorunda kalır. Bu kez tek de değildir. o yeniden hapse dönmek isterken evsiz bir güzelle tanışır, onu koruyup kollamaya karar verir. Aşk her zamanki naif anlatımı ile yansır bizlere. Sadece sıcacık bir gülüş, masum bir sarılış vardır ekranda.

Kötülük ve çıkar modern zaman çarklarına bürünüp onu maceradan maceraya taşır film boyunca. Aşk, para, tekdüze yaşam ve hırs perdenin bu küçük adamıyla bize aktarılır.

Modern zamanlar 1936 yapımı bir Charlie Chaplin klasiği. Ekonomik Buhran sonrasında yaşanan işsizlik ve modern makinelerin insanı nasıl da kötücül bir savaşın içine çektiğini hicivle anlatmayı başaran, eleştirilerini kişisel bir boyuta indirmeden yüksek perdeden veren önemli bir yapım.



Yapımcı, yönetmen, film müzikleri, oyuncu derken yine ustayı yapımın her aşamasında görmek mümkün. Bu film aynı zamanda bazı bazı ses ve müzik efektleri kullanılsa da Chaplin’in son sessiz filmidir. Yine 1914’den beri benimsediği lümpen serseri Şarlo karakterini oynadığı son filmidir. Bu yapımla sessiz dünyanın çığlıklarına ve serseri karakterine veda eden Chaplin, eleştirilerini kendi aksanıyla yansıtmayı başarmıştır. Bu sessiz çığlık yayımlandığında sinema da 10 yıldır ses kullanılmaktaydı.

Film Amerika, Almanya ve İtalya’da kominizmi savunuyor tezi ile yasaklanmıştı. Ayrıca Chaplin’in ülkem dediği ABD ‘ye bu filmden dolayı girişi de yasaklanmıştı. Ta ki 1972 yılına kadar. Diğer Avrupa ülkelerinde ise büyük başarıya ulaşan yapım her ne kadar Great Dictator, Limelight ve Gold Rush gibi filmlerinin gölgesinde kalsa da sonrasında hak ettiği yeri almayı bilmiştir.

Chaplin giderek arttırdığı mükemmeliyetçiliğini bu film de üst noktalara taşıyarak zamanının bütçe olarak en pahalı yapımına imza atmakla kalmamış aynı zamanda en uzun sürede çekilen filmine de imza atmıştır. Tam 10 ay süren çekimler için kurgu öncesi 100 kilometre negatif film harcanmıştı.



Bazı deneme amaçlı filmler ayrı tutulduğunda bu yapımın bir özelliği ise sinemada konuşmaların ara yazıları ile verildiği son uzun metrajlı eser olmasıdır. Hatta filmin sonunda Chaplin’in sözü olan ‘GÜLÜMSE, UMUDUNU KAYBETME,BAŞARACAĞIZ’ repliği ara yazısı ile verilmiş son replik olarak sinema tarihine adını yazdırmıştır. Aynı zamanda yaşamın kırık dökük yollarında kulağımıza küpe olacağına kanaat getirdiğim bu sözü bir yerlere yazmanız önemle rica olunur.

Filmin müziklerini de belirttiğimiz üzere bizzat Chaplin bestelemiş ona bu konuda Alfred Newman yardımcı olmuştu. Filmin romantik tema müziği Smile’a daha sonradan sözler yazılıp pop müziğin önemli isimleri tarafından da seslendirilmiştir. Benim tercihim ise bu şarkıyı her daim popun kralından dinlemek oldu. Kendisinin büyük ustaya ve yaşamına duyduğu hayranlıktan mıdır bilinmez lakin en içten yorumladığı şarkılardan biri olduğunu söyleyebilirim. Onun sesi ve Chaplin’nin sessiz gülümsemesi eşliğinde bir kez daha dinlemeniz tavsiye edilir.

Biraz zamanınız var mı sayın sinema severler, mesela 87 dakikanız? Modern bir sürü olarak yaşadığınız, çarkların arasında hunharca ezildiğiniz, birbirinizi ezmek ve kırmaktan arta kalan biraz zamanınız var mı? Cevabınız evet ise o zaman insanlığın mutlu olmaya, sevmeye, gülümsemeye ihtiyacı olduğunu kendinize hatırlatın bu yapım eşliğinde. İnanın hiçbir şey kaybetmezsiniz. Sadece kazanırsınız kendi varlığınızı, eğer hala içinizde varsa!

GÜLÜMSEYİN, UMUDUNUZU KAYBETMEYİN, BAŞARACAĞIZ!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder