4 Mart 2011 Cuma

Kemal Sunal İlk Oynadığı Filim Hangi Filimidir İzle

Hababam sınıfı ağlıyor...


Sevgi ÖZÇELİK - Hani bilirsiniz, Hababam Sınıfı'nın mezuniyet günlerinde ya da babacan Mahmut Hoca'nın öğrencilerine duygusal bir konuşma yaptığı sahnelerde hüzünlü bir müzik çalar... Çocukluğumuzdan beri hafızalarımızdan silinmeyen bu hüzünlü, yürek burkan müzik artık o sınıfın en yaramaz, en haylaz öğrencisi için çalıyor.. Evet, Kemal Sunal nam-ı diğer İnek Şaban artık yok.. Bu sabah ajanslara düşen bir haber herkesi şaşkınlık ve üzüntüyle sarstı... Türk sinemasının tartışılmaz en komik adamı, ani bir kalp kriziyle aramızdan ayrıldı. Klasik bir ifadedir, "her ölüm erken ölümdür" ama bu seferki, çok erken ve vakitsiz geldi..
1972'de oynadığı ve adının afişte bile yazılmadığı Tatlı Dillim filmiyle sinemaya başlayan Kemal Sunal, o sıralarda Zeki Alasya-Metin Akpınar'ın Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda da oynuyordu. İlk kez 1966'da Kenterler Tiyatrosu'nda sahneye atılan Sunal, oyunculuk kariyerine sinemayla devam etti ve öylesine başarılı oldu ki, tiyatro geçmişi unutulup gitti. Devekuşu Kabare'de oynadığı yıl, ünlü yönetmen Ertem Eğilmez'le tanıştı ve ilk filminde Tarık Akan'ın basketbolcu arkadaşlarından birini canlandırdı. Kemal Sunal, filmde yalnızca birkaç sahnede görünmesine rağmen seyirciyi etkiledi, seyirci o görünür görünür görünmez alkışlıyor ve kahkahalarla gülüyordu. Seyircilerin filme tepkisini izlemek için sinemaya giden Sunal, kahkahalarını duyunca karanlık sinema salonunda kendi kendine "Bu iş tamam, tuttun Kemal" dedi.
İnek Şaban geliyor

Yıllar Kemal Sunal'ı haklı çıkardı. Halk onu öye bir tuttu ki, üzerinden yıllar geçse de filmleri tekrar tekrar gösterildiği televizyon kanallarında reyting rekorları kırdı. Halk onu ilk başrolünü oynadığı filmi Salako'yla tanıdı... Filmden sonra sokaklarda herkes ona "Salako" diye seslenmeye başladı. Ancak Kemal Sunal'ı zihinlerimize kazıyan film Hababam Sınıfı oldu. Rıfat Ilgaz'ın ünlü eseri Hababam Sınıfı, Ertem Eğilmez'in yönetmenliğinde sinemaya uyarlandı. Kadroda kimler yoktu ki: Tarık Akan, Münir Özkul, Halit Akçatepe, Adile Naşit ve tabii Kemal Sunal.. Film sinemalarda seyirci rekorları kırdı. Herkesin hayatında bir Kel Mahmut, İnek Şaban, Tulum Hayri, Güdük Necmi vardı ve insanlar onları sinemada görmeyi sevmişlerdi. Hababam Sınıfı'nın devam filmleri çekildi. Sunal, 1975'te başlayan serinin dördüncü filmi Hababam Sınıfı Tatilde filmiyle seriye veda etti. Ardarda oynadığı Hanzo, Şaşkın Damat, Meraklı Köfteci filmlerini Sahte Kabadayı, Süt Kardeşler izledi. Seyirci, Kemal Sunal'ın Hababam serisi ve diğer filmlerde canlandırdığı şaşkın, saf ve bazen kurnaz tiplere bayılıyordu. Kemal Sunal, filmlerinde hiçkimsenin olmadığı kadar rahat küfür ediyor, kızdığında "Eşoğuleşek" diyor ama bundan kimse rahatsız olmuyordu. TRT'nin küfürlü diye ambargo koyduğu filmler sinemalarda büyük ilgi görüyordu. Kemal Sunal 1977'de oynadığı Kapıcılar Kralı filmiyle ilk Altın Portakal ödülünü aldı.
Saflık ve kurnazlık
Kemal Sunal artık adından çok "Şaban" lakabıyla anılıyordu. 1980'li yılların ortasında çevirdiği Şaban Pabucu Yarım, Şendul Şaban, Sosyete Şaban filmleri gişelerde elde ettiği başarıyla yapımcıların yüzünü güldürdü. Çocuklar artık onun taklidini yapıyor, onun gibi gülmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. "Şaban" lafı, tatlı bir köylü kurnazlığının, saflığın ve biraz da aptallığın simgesi olmuştu.
Şabanlı serinin başarısını Davacı, Deli Deli Küpeli, Düttürü Dünya filmleri izledi. Kemal Sunal, artık Türk sineması denilince ilk akla gelen isimlerden biriydi... Kemal Sunal filmlerinin başarısına kimse kayıtsız kalamadı. Atilla İlhan Kemal Sunal için "Bazı aktörler çeşitli zamanlarda milletlerin sembolü olmuştur. Kemal'in filmlerinde de Türk halkıyla özdeşleşme oldu. Halk çocuğu, aptal ama kurnaz gibi.. Ellili yıllarla seksenler arasında yaşamış orta sınıfın alt gelir kesimlerinden gelen gönlü geniş insanlar anlatılıyor genellikle filmlerde.. Müthiş ilgi görüyor tabii ve bu bizim sinemacılara bir uyarıdır" diyor ve halkın kendisini, Kemal Sunal gibi anlatan karakterlere ilgi gösterdiğinin altını çiziyordu.
Kemal Sunal 90'lı yılların ikinci yarısında televizyon dizileri de çekti ancak diziler sinema filmlerinin başarısını pek yakalayamadı. Saygılar Bizden, Şaban Askerde ve Bay Kamber dizileri arasında, herkesin tanıyıp bildiği Şaban'ın askerdeki komik maceralarını anlattığı dizi diğerlerinden daha çok ilgi gördü. Şerif Gören'le çektiği ve emekli bir rapçi gibi absürd bir tipi canlandırdığı Türkiyeli filminde Şaban'dan çok farklı birini oynuyordu. Kemal Sunal'ın son filmi Sinan Çetin'in Propaganda filmi oldu. Burada da yıllardır alıştığımız Şaban tiplemesinden oldukça farklı, kurallara sıkı sıkıya bağlı bir sınır bekçisini canlandırıyordu.
Filmlerindeki karakterlerden hayli farklı biriydi Kemal Sunal... Sakin, mazbut aile yaşamıyla Yeşilçam'ın hayatları, fırtına ve skandallarla dolu yıldızlarından farklıydı. Doğduğu semtin, Vefa'nın ağırbaşlılığını taşıdı hep... Vefa Lisesi'nden arkadaşları Müjdat Gezen, Uğur Dündar, Şener Şen'le bir araya geldiklerinde Sunal'ın liseyi 11 yılda bitirmesi espri konusu olurdu. İnek Şaban'ın aksine Kemal Sunal azimli ve kararlı bir öğrenciydi. 1996 yılında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni bitiren Kemal Sunal, kendi filmleri üzerine yüksek lisans tezi hazırlıyordu.
"Sosyologların araştırması lazım. Sanıyorum Kemal Sunal, Türk halkının yansımasıdır, herşeyidir. Kemal Sunal'da sevgi, hoşgörü, sıcaklık var." 94 yılında yapılan bir röportajında kendini böyle anlatan Kemal Sunal, arkasında filmleriyle büyümüş kuşaklar, onu yeni yeni izleyip sevmeye başlayan çocuklar bıraktı... Duyuyorsunuz işte Hababam Sınıfı'nın hüzünlü müziği başladı yine.. Bu kez biz İnek Şaban'a el sallıyoruz hep birlikte... Ve ona bizi yıllardır güldürdüğü için şükranlarımızı sunuyoruz...
Sosyologların görüşleri:
Ali Akay (Mimar Sinan Üniversitesi)
Parçalanma
Mimar Sinan Üniversitesi sosyologlarından Ali Akay ise, TV kanallarında gösterilen Ayşecik ya da vurdulu kırdılı Cüneyt Arkın filmlerinin Kemal Sunal filmleri kadar ilgi görüp görmediği sorusunu ortaya atıyor. Akay, Sunal filmlerinin izleyiciler açısından komiklik öğelerinin yanı sıra en cazip yönün macera olduğunu söylüyor:
- Kemal Sunal, normal herhangi bir Türk insanının yaşamadığı maceraları yaşıyor. Tek düzeli bir hayatın ötesinde bir tuhaflıklar numarası ve bu anlamda da o maceraların içinde en önemli öğelerden biri olan kadın unsuru ve zenginlik.
- İkincisi, her şey ters yüz ediliyor: Fakirken zengin, salakken akıllı, mafya değilken mafya oluyor. O anlamda da Türk seyircisinin çocuksu karakteri ortaya çıkıyor: Aynı filmi beş ya da 10 kere izliyor. Çocuklar nasıl bir masalı nasıl defalarca dinlemekten zevk alıyorsa Kemal Sunal izleyicisi de böyle bir zevk alıyor.
- Kemal Sunal filmlerinin negatif yanı, tek düze hayatta işsizlik, açlık gibi sorunlarla yaşayan insanların karşısına bir eğlence an'ı olarak çıkması ve o eğlence anında bir anda sorunların unutulması. Çünkü o an bir katarsis an'ı. Çünkü bu an'ın patlama noktalarını bastıran bir yapısı var: Özdeşlik an'ı. Bu an insanın kendi kendisiyle yabacılaşma sorununu beraberinde getiriyor. Çünkü, ne oluyor? Kendisinin yaşamı Kemal Sunal'ın filmde oynadığı rolle birleştiği anda öteki rolünü üstlenen izleyici kendi kendinden uzaklaşıyor ve kendi benliğini, kişiliğini unutuyor. O noktada korkunç bir parçalanma başlıyor.

Ünsal Oskay (Marmara Üniversitesi)


"Ahmet Hamdi'nin bir sözü aklıma geliyor: Üretkenliği düşük olan doğu toplumlarında ikbalin kapısı iktidarı elinde tutan adamın yanında bulunmakta ve onun kıçını öpmekle geçer. Yani, yükselenler köleliği en iyi şekilde icra eden, köleliği en iyi özümseyenler ve kabul edenlerdir. Ancak efendi de soyutlaştı modern toplumda. Biz okur yazarlar aysbergin birazını, yukarısını görebiliyoruz. Sıradan insan bunları görmüyor, ama hayatına bütün bunlar yansıyor. Çünkü sendikalaşma zorlaşıyor, grev hakkı tanınmıyor. Ve hayatın sorunları artıyor. Günümüzün iktidar eliti eskiye göre çok daha yırtık, hodbin, kültürsüz ve ahlaksız. Toplumca, bu düzenin normlarına uyuyormuş gibi gözükülüyor, ama bir yandan da kurallar ihlal ediliyor. Bütün bunları sıradan insan hissediyor, ama aklıyla açıklayamıyor. Kuralsızlığın, güvensizliğin ve inançsızlığın egemen olduğu, gerçek anlamda bir siyasal muhalefetin de oluşmadığı sistemi değiştiremiyor. İşte, bu kimsenin kimseye güvenmediği ruh hali içindeki insanlara Kemal Sunal'ın filmleri nefes aldırıcı. Çünkü, tıpkı onlara benzeyen bir insandır Kemal Sunal. Kemal Sunal ekranda bu insanlara şunu söylüyor: Bakınız ben de böyleyim. Toplumun genel geçer normlarına hâlâ bağlı oluyormuş gibi gözükmekle birlikte yukarıdan ona bağıran daire sahibi içeri çekilir çekilmez küfür ediyor, nasıl güçlüler güçsüzleri aldatıyor, soyuyorsa, o da kendisinden daha aşağıdakileri soyarak yükselmeye çalışıyor. Dolayısıyla, bu anomi içinde herkes kendini hafiften yargılayıp suçlarken onun çektiği acıları hatırlar, kamusal bir portre buluyor ekranda. Üzülmeme hiç gerek yok, toplum artık böyle yaşıyor zaten. Kemal Sunal filmlerinin negatif yönü bence şu: Bugün anomi içinde yaşayan bu küçük insanların durup, "bu toplumsal hayatı değiştirmek lazım, değiştirmezsek bizi gitgide küçültecek ve içimizde insani hangi değer varsa birer birer törpüleyip atacak" diye bilinçlenmesine yarayacağı yerde bunlar sistemin içinde rahat nefes almayı öğreniyor. Bu sürdükçe anomiyi hissetmekten kurtulacaklar ve sistemin içinde birer bok kurdu olacaklar."
*Görüşler 1995 Ekim tarihli Negatif dergisinden alınmıştır.

0 yorum:

Yorum Gönder