14 Aralık 2010 Salı

Bazı Salihlerin Kabir Hali ile İlgili Rüyaları

Bilmiş ol ki, Allah'ın (c.c) Kitab'ı, Resûlullah'ın (s.a.v) sünneti ve birtakım ibret yollarıyla elde edilmiş basiret nurları, ölülerin halleri ve onların cennetlik ya da cehennemlik oldukları hakkında özetle de olsa bizleri haberdar etmektedir. Şu kadar var ki hayatta olan bir kimsenin kabirde yaşayacağı durumu (Allah'ın bildirdikleri müstesna) kimse bilemez.

Şayet, mümin bir kimsenin yaşantısına bakıp imanlı olduğunu söylesek bile, onun nasıl bir hal üzere öldüğünü ve sonunun nasıl bittiğini bilemeyiz. Eğer onun iyi haline göre bir hüküm vermeye çalışsak bu da tam isabetli olmaz; çünkü takvânın yeri kalptir.[1] Kalp öyle gizli ve sırlı bir cevherdir ki onun hakikati sahibine bile gizlidir, başkasının ondan nasıl haberi olsun!

Bu hususta Allah (c.c) buyurmuştur ki: “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder.” [2] Bu bakımdan, yaşayan kimseler hakkında bir karara varmak için onların nelerle karşılaştıklarını görmek gerekir, ölen kimsenin durumunu müşahede etmek ise bizim için mümkün değildir.

Kişi, öldüğü zaman; mülk ve şehâdet âleminden gayb ve melekût âlemine intikal etmektedir. O âlemde yaşananların şu baş gözüyle görülmesi mümkün değildir. O, başka bir gözle görülür, bu göz de her insanın kalbinde yaratılmış olan basiret gözüdür. Fakat insan dünyevî meşgaleler ve şehvet gibi bir sürü perdelerle o kalbinin üstünü örtmüş olduğundan bu haliyle onunla da göremez. Kalp gözünün üstündeki bu perdeyi ortadan kaldırmadan melekût ve gayb âleminden herhangi bir şeyi görmesi mümkün değildir.

Peygamberlerin (Allah hepsine salât etsin) gözlerinden bu perdeler kaldırıldığı için onlar melekût âlemine bakabilir ve onun hayret verici şeylerini müşahede edebilirler. Ölüler de, bahsettiğimiz gayb ve melekût âleminden oldukları için peygamberler (ve salihler) onları görüp haberlerini nakletmişlerdir. Nitekim Resûlullah'ın, Sa‘d b. Muâz [3] ve kızı Zeyneb'in kabirde sıkıştırıldıklarını görüp haber vermesi buna birer örnek ve delildir.

Yine Allah Resûlü (s.a.v) Ebû Câbir'in babası (Abdullah b. Harâm) Uhud'da şehit edildiğini ve Allah'ın (c.c) onu arada hiçbir perde bulunmaksızın huzurunda oturttuğunu haber vermesi de melekût âleminin müşahede edilmesinin delillerindendir.

Bu âlemleri, ancak peygamberler ve Allah'ın sevgili dostları seyredebilir. Bizler için mümkün olan ise bu müşahedenin başka ve zayıf bir yönüdür. Aslında bu da peygamberlere ait ilim yollarından birisidir. Bununla anlatmak istediğim salih rüyalar yoluyla elde edilen müşahedelerdir. Zaten onların kaynağı da nübüvvet nurudur. Bu konuda Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Salih rüya, peygamberliğin kırk altı cüzünden bir parçadır.” [4]



Evet, salih rüya da mânevî âlemin inkişafıdır ve o kalbin üzerindeki perdelerin kalkmasıyla meydana gelir. Bu sebeple sadece salih ve doğru kimselerin rüyalarına güvenilir. Yalan dolanla uğraşan kimselerin rüyaları doğru çıkmaz. Kimin bozuk işleri artar ve günahları çoğalırsa, onu gördüğü rüyalar karma karışık şeyler olur.

Bu sebeple Resûlullah (s.a.v), temiz olarak uyumak için abdestli yatmayı tavsiye etmiştir.[5]Bu, kişinin iç âleminin temiz olmasının gerektiğine bir işarettir ki zaten asıl olan da budur. Dış temizlik iç temizliğin bir tamamlayıcısı niteliğindedir. Artık kişinin iç âlemi pak ve saf olduğunda kalbinin içine (basiretine), gelecekte olacak olaylar yansımaya başlar. Nitekim Resûlullah (s.a.v) Mekke'yi fethedeceğini rüyasında görmüştür. Yüce Allah bu hususta: “Andolsun ki Allah, peygamberinin rüyasını doğru çıkardı.” [6] buyurmuştur. Nice kereler insan, gördüğü ve birtakım olaylara işaret eden rüyalarını ilerde gerçek olarak karşısında bulabilmektedir.

Dipnotlar

[1] Bir defasında Resûlullah (s.a.v) kalbini işaret ederek, “Takvânın yeri burasıdır”buyurmuşlardır. Bkz: Tirmizî, Birr, 17; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/277.
[2] Mâide 5/27.
[3] Bkz: 184. dipnot ve metni.
[4] Buhârî, Ta‘bîr, 4; Müslim, Rü'yâ, 6-7; Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, nr. 7626; Tirmizî, Rü'yâ, 1, Şemâil, nr. 413; İbn Mâce, T‘abîru'r-Rü'yâ, 1; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/18; Beğavî, Şerhu's-Sünnet, nr. 3286.
[5] Resûlullah'ın (s.a.v) bu konuda söylemiş oldukları hadislerden biri şöyledir: “Yatağına yatacağın zaman önce namaz abdesti alır gibi abdest al sonra yat. Sonra sağ yanının üzerine uyu.” Bkz: Buhârî, Deavât, 6; Ebû Dâvûd, Edeb, 107.
[6] Fetih 48/27.

0 yorum:

Yorum Gönder